Diyeceksiniz ki Türkiye’de hükümet eleştirel sesleri doğrudan soruşturma açarak, gözaltına alarak ve tutuklayarak zaten cezalandırıyor. Sansürcü gibi görünmekten rahatsızlık duymuyor. Haklısınız ancak bunun da bir maliyeti var.
Düşünce özgürlüğüne yönelik artan ve değişen tehditler yarın uluslararası düzenlemelerde de yerini alacaktır. Yani tehditler arttıkça mücadele yöntemleri de çeşitleniyor.
Bir başka maliyetse şu, bu tür doğrudan cezalandırmalar aslında Barbra Streisand etkisi yaratıyor. Avukatı Streisand’ın sahil kenarındaki evinin havadan çekilmiş görüntülerini kaldırtmak için çaba sarf ederken yüzbinlerce insanın bu fotoğrafları görmesine ve indirmesine sebep olur. Tıpkı Erdoğan’ın ülkede tutuklu gazeteci yok dediğinde uluslararası kamuoyunun bu konuya daha fazla ilgi göstermesi, hatta tutuklu ya da ülkesin terketmek zorunda kalan gazetecileri, yazarları ödüllendirmesi gibi.
24 Ekim’de Berat Albayrak’ın RedHack tarafından hack’lenen, herkesin erişimine açılan maillerini kamu yararı çerçevesinde haberleştirdikleri için üçü (Tunca Öğreten, Mahir Kanaat, Ömer Çelik) 257 gündür tutuklu, altı gazetecinin yargılanacağı duruşma var. İddianamede Berat Albayrak’ın adı geçmiyor, gazeteciler alakasız biçimde örgüte yardım ettikleri, propaganda yaptıkları gerekçesiyle yargılanıyor.
Hatırlarsanız Enerji Bakanı Albayrak bu konu hakkında hiç konuşmadı. Ancak geçtiğimiz hafta duruşmaya müdahil olduğunu öğrendik. Bu da demektir ki gazeteciliğin yargılanmasının yanında haberlere konu olan yolsuzluk iddiaları da yeniden gündem olacak. Amerika’da süregiden davanın yarattığı rahatsızlık düşünülürse hükümetin yeniden bu konuların konuşulmasından hiç hoşlanmayacağını tahmin etmek zor değil.