Suriye topraklarında “Kürtlere karşı savaş cephesi” açmak anlamını taşıyacak bir adım atılırsa, bu “cephe” öyle 33 kilometre derinliğinde, Carablus-Azaz uzunluğunda bir “cephe” olarak kalmaz; Kobani’den Türkiye’nin çok içlerine kadar genişleyebilir.
Yüzde 13 oranında oy elde etmiş ve bu oranın artabileceği şekilde Kürt siyasetinin Türkiye’ye entegre olduğu, meşru yapılar içinde meşruiyet elde etme perspektifi elde ettiği bir dönemde, “Kürt sorunu”nun böyle bir “dönüşümü”nün hiçbir gereği yok.
Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin “Suriye politikası” çoktan “iflâs” etti. “Maceraperest savaşçı politikalar” ile “iflâs”tan kurtulunmaz.
Hele bu “maceraperestlik” Erdoğan’ın “kişisel iktidar hesapları”yla içiçe geçmişse.