YPG’nin Menag’ı ele geçirmesi, Tel Rifat’ı alması ve Mare’ye yüklenmesi, Davutoğlu’nun değerlendirmesinin tam tersine, PYD-YPG’yi “Suriye rejiminin en önemli enstrümanlarından biri” olduğunu değil, tersine, onun “rakiplerinden biri” olduğunu ortaya koyuyor.
İktidar, Suriye politikasında, arka arkaya aldığı siyasi, diplomatik ve askeri yenilgi karşısında “özü Kürt düşmanlığı olan bir ortak zeminde milliyetçi birlik-beraberlik” üretme gayretiyle ve “milli bekamız uğruna, yedi düvele kafa tutuyormuş” havası vererek, kendisini sağlama almaya kalkıyor.
Kendisini iyice sağlama almak için ülkeyi bir savaş macerasına sürükleyebilir mi?
Çok zor. Bu konuda önünde çok engel var. Ama, “şuursuzluk” sonucu herşey mümkün.
Özellikle, Ankara’nın “Fırat’a düşen senaryoları”ndan sonra…