Birbirini gaza getiren, Kobane ve Yunanistan’a bakarak HDP’nin barajı aşacağına kendini inandırmış hayalperest bir ‘devrim başlıyor ha gayret’ kitlesi türeyiverdi. Aralarında parti kararını ölesiye savunan ve ‘barajı geçemezsek sine-i millete döneriz’ diyen de var.
Bu maksimalist siyasetin sonuçları, ‘her durumda Kürtler kazanır’ diye geçiştirilemeyecek kadar vahim olabilir.
Heyecanlılara iki hatırlatma: Meclis’e giremeyip sine-i millete dönüldüğünde özerkliğin kuvveden fiile çıkması için, AKP’nin ön saflara ittiği “diğer Kürtler” ile çatışmayı göze almak, yetmezse TSK’ya karşı yeniden silâha sarılmak olasılıklar arasında. Farzedelim ki savaşarak ayrılındı ya da Erdoğan özerkliği bahşetti. Türkiye’den kopacak Kürdistan’dan beride kalacak Batıdaki Kürtlere karşı, aniden Sevr sendromu depreşecek Türk milliyetçisi unsurun neler karıştırabileceğini hesaplayan oldu mu?
Üstelik böylelikle Erdoğan’ın total iktidarının yolunu dolaylı olarak açmış olarak… Yani millet-i hâkime’nin genlerinde bulunan şekavet ve irtica fobisini külliyen azdırarak.
Hafazanallah!