Merkel’i Ankara’ya getirtemeyen Erdoğan, Alman konuğuna, “Haa burası büyük devlet” dedirtmenin yolunu, onu Büyük Mabeyn Köşkü’ne buyur edip hilalli tahta oturtmakta buldu.
Almanya’da kişi başına milli gelir Türkiye’dekinin neredeyse 5 katı; yani Almanlar, Türklerden 5 kat daha zengin.
Tahtın onca yüksek olması bu farkı kapatmaya yeter mi?
Merkel’i hilal gölgesinde cüce gibi gösteren fotoğraflar, Türkiye’ye “Parası neyse verelim, sizi burada bir mülteci barınağına dönüştürelim” demeye geldiğini unutturabilir mi?
“Mültecilere bakarız, ama siz de bize vize verin” pazarlığı yapan bir ülkede saraya bakıp “Amma büyük devlet” denir mi?
Asıl büyüklük
Ne yazık ki bu işlerde, düşmüş aristokratlara özgü bir ters orantı işler:
İhtişam azaldıkça muhteşem görünme telaşı başlar.
Ahmet Hakan hatırlattı:
Osmanlı’nın yükseliş devrinin sarayı Topkapı mütevazıdır, çöküş döneminin sarayı Dolmabahçe ise janjanlı ve abartılı…
“Büyük devlet, ihtişamını tevazuunda kanıtlar.”
Çünkü asıl büyüklüğün, kişi başına düşen milli gelirde, yayımladığı akademik makalede, sanat-kültür yapıtlarının aldığı ödülde, yolsuzlukla mücadelede yattığını bilir.
Buralardaki ezikliğini, altın varaklı tahtlarla örtmeye çalışmaz.
“Beyaz Saray’dan büyük sarayım, boyumdan büyük tahtım var” diyen, olsa olsa bir çöküş döneminin habercisidir.
Çok gitmez.