Ekonomistler yıllardır anlatmaya çalışır: Büyüme ayrı şeydir, kalkınma ayrı…
Bir ülkeyi farklı yöntemlerle büyütebilirsiniz; ancak büyüme, o ülkenin geliştiği, kalkındığı anlamına gelmez.
Tıpkı çok yiyen bir çocuğun iyi beslenmiş sayılmayacağı gibi…
Büyüme, sağlıklı bir kalkınma stratejisi ile desteklenmiyorsa, sadece ülkede birileri “çok yiyor”sa, büyüme rakamlarında kişi başına düşen gelir artmış, ülke zenginleşmiş gibi görünür, oysa gelir adaletsizliği nedeniyle aslında büyüyüp zenginleşen, bir avuç yandaş sermayedardır.
“İnsani Gelişmişlik Endeksi”nde Türkiye’nin okulda geçirdiği ortalama yıl sayısı 7.6 olarak saptanıyor.
Yani, “Ortaokuldan terk” bir ülkede yaşıyoruz.
Büyük; ama cahil…
Obez bir inşaat sektörü, üretmeyen bir ekonomi, yatırım yapmayan, daralan bir sanayi ve dışa bağımlılığa giden tarım…
Bu manzara, sonunda büyümeyi de frenledi.
Peşinden yoğun işsizliği tetikleyeceği belli…
Bu durumda, gelişmemiş ülke iktidarları için istikrarı sağlamanın tek yolu vardır:
Havuç yokluğundan huzursuzlanacak kitlelere sopayla ayar vermek…
Polisi aşırı yetkilendiren iç güvenlik paketi ile güvenlik devleti politikalarına dönüşün anlamı bu…