Türk ekonomisinde son yıllarda, özellikle de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığı 2018’den itibaren yaşanan sıkıntılar bitmek bir yana artarak sürüyor. Ve işin ilginci bu “sıkıntılı halin” her nedense adı konmuyor veya konamıyor bir türlü. Yaşananlara sürekli olarak “dalgalanma”, “çalkantı” vs gibi gerçek durumu yansıtmayan şeyler söyleniyor ama bir türlü “ekonomik kriz” denemiyor. Ki bu hal krizden de öte bir “buhran” halidir aslında. Herhalde medyanın tek elde toplanmasının ve yeni hükümet sisteminin sağladığı özgürlük(!) ortamının neticesi olsa gerek bu durum.
Ekonomiye dair yapılan eleştirileri sürekli olarak “ama büyümede rekor kırdık”, “ihracatta şahlandık” gibi tek taraflı bakışlarla geçiştirmeye çalışan siyasi iktidar, ortada duran en büyük sorunu görmezden gelerek çözeceğini düşünüyor. Gündemi değiştirebilirse, ekonominin 1 numaralı sorununa dönüşen enflasyonu, hayat pahalılığını, geçim sıkıntısını çeşitli algı oyunları ve aksi yönde bir propaganda bombardımanıyla kamuoyu gündeminden uzak tutmaya çalıştıkça, “gerçek gündem” her geçen gün daha da fazla kendini hissettiriyor. Bir ülkede, sokaktaki hemen her insanın en önemli gündem maddesi “ekonomik vaziyet” olduysa eğer, ortada kocaman bir sorun var demektir neticede.