ABD’deki seçimler, Türkiye’nin sosyo-politik manzaraları, sürekli olarak kutuplaşma üzerine düşünmeye sevk ediyor insanı. Bu kutuplaşmanın özelliklerinden birisi de hakikatle bağın zayıflaması, bilmeyi istemeyen geniş yığınların varlığı… Trump, elinde somut bir kanıt olmamasına rağmen seçimlerde hile yapıldığını iddia ederek yenilgiyi kabul etmediğini açıklarken çok rahat ve ona inananlar da azımsanmayacak bir oranda. Türkiye’de bütün göstergeler ekonominin kötüye gittiği yönündeyken, “Harika! Uçuyoruz!” diyen siyasetçiler ve onları alkışlayanları düşününce… Bu meselenin sosyoloji ve siyaset bilimi açısından izahı çokça yapıldı, psikoloji açısından durum biraz karmaşık…
İnsanlar, günümüzde sadece ekonomik ya da sosyal değil, varoluşsal bir güvencesizlik yaşadıkları sürece, bu kutuplaşma da varlığını yıkıcı bir biçimde sürdürecek gibi görünüyor. Mesele Trump ya da Biden değil, insanları bir arada tutan bağların kopması, etrafımızı saran enformasyon akışının hızı ve karmaşıklığı içinde kendi ruhumuzda yankılanan titreşimlerin duyulamaması, sistemin dayattığı rekabet ve stres altında dağılıp çözülüyor oluşumuz.