Hakan Fidan bugün itibarıyla Dışişleri Bakanı olarak birinci yılını dolduruyor. Bu süre içinde bakanlığı tanımaya çalışmıştır diye düşünmek gerekir. Ancak bu bir yılın sonunda bakanlık kadrolarına güvensizliğinin sürdüğü görülüyor.
İstihbarat kökenli olduğu için güven konusunda çok daha ihtiyatlı olduğu varsayılabilir.
Aslında ben meselenin “kadroları tanımama” ya da istihbaratçılara has bir güvensizliğin ötesine giden bir durum olduğunu düşünüyorum.
AKP’nin Cumhuriyet kadrolarına duyduğu bir alerji var. “Benden, benim mahallemden, benim ideolojik çizgimden değilsen, senle aynı yolu yürüyemem” şeklinde bir anlayış var.
Fidan, ayağının tozuyla kilit kadrolara MİT’ten getirdiği kendi ekibini yerleştirdi. Yakınlarda aldığı bir kararla, bakan yardımcılarını 5’e çıkarttı; sadece ikisi kariyer büyükelçi.
Mevlüt Çavuşoğlu döneminde, üç bakan yardımcısından biri siyasi atama idi. Yavuz Selim Kıran etkisini arttırıp her şeye karışmaya çalışsa da, Çavuşoğlu kendisinden çok da hoşlanmadığı için, etkisi sınırlı tutuluyordu. Özellikle önemli siyasi sorunlar ve krizler kariyerden gelen diğer iki büyükelçinin sorumluluğundaydı. Şimdi, deneyim, birikim gerektiren Orta Doğu gibi, Çin’le ilişkiler gibi, siyasi konular SETA kökenli Nuh Yılmaz ile Burhanettin Duran’ın sorumluluğunda olacak. Denebilir ki başkanlık sisteminin olduğu ABD’de de Dışişleri’nin tepe noktalarına siyasi atama yapılıyor. Evet ama onlar en azından altlarındaki kadrolara güveniyorlar. Onlara casus muamelesi yapmıyorlar.