Eski başbakan yardımcısı ve AKP’nin kurucularından Ali Babacan, genel başkanı olduğu Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA) tanıtıldığı basın toplantısında, son yapılan anayasa değişikliğiyle Meclis’in işlevini yitirdiğini savundu.

Konuşmasında ağırlıklı olarak ekonomiye değinen Babacan şunları söyledi: “Ülkemiz 2013’te yüksek gelirli ülkeler grubuna geçme aşamasına gelmiş iken, popülist politikalar sonucu kişi başına geliri yaklaşık yüzde 25 geriledi; ekonomi orta gelir tuzağına yakalandı. Ekonomik büyümenin kredi genişlemesi ile desteklenen tüketime ve üretken olmayan alanlardaki yatırımlara dayalı yapısı, dış dengede sürdürülebilirlik sorununu beraberinde getirmekte.”
‘Kurumların bağımsızlığını güçlendireceğiz’
‘İmar rantına dayalı büyüme‘den üretken sektörlere öncelik veren bir modele geçeceklerini kaydeden Babacan sözlerini şöyle sürdürdü: “Makroekonomik politikaları, enflasyonu düşük tek haneli düzeylerde tutmaya ve kamu maliyesi ile dış dengede sürdürülebilirliği sağlamaya odaklı bir biçimde uygulayacağız. MB ile düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlığını ve kurumsal kapasitelerini güçlendireceğiz, bağımsız karar alabilmeleri sağlayacağız.”
Eski başbakan yardımcısı, vaatlerine şöyle devam etti:
– Kamu mali yönetiminde bütünlüğü bozan Türkiye Varlık Fonu gibi bütçe dışı ve denetimden muaf yapılara ve uygulamalara son vereceğiz.
– Mali öngörülebilirliği arttırmak amacıyla, temel bütçe büyüklüklerine ilişkin daimi sayısal hedefler, sınırlamalar ve ilkeler belirlenmesini içeren ‘Mali Kural‘ uygulamasını hayata geçireceğiz.
– Kamu alımlarının şeffaf, rekabeti bozmayacak ve yerli üretimi teşvik edecek şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla, kamu ihale kanununda gerekli düzenlemeleri yapacağız.
‘Sorunlar 2017 değişikliğinden sonra derinleşti’
– Büyük kamu şirketlerini ve bankaları halka açarak, hesap verebilirliği artıracak, kurumsal ve bireysel yatırımcı tabanının genişleteceğiz.
– Anayasal düzen tercihlerinden kaynaklanan sorunlar 2017 anayasa değişiklikleriyle başlamadı, ama bu değişikliklerle derinleşti.
– Son Anayasa değişiklikleriyle, demokratik denge ve denetim mekanizmaları ortadan kaldırılmış, iktidar tek elde toplanmış, Meclis ve yargı işlevini yitirmiştir.
‘Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye’nin ilerleyeceğine inanıyoruz’
– Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye için doğru bir tercih olmadığına inanıyoruz, ancak 2017 öncesindeki parlamenter sistemin de esaslı sorunları bulunuyordu.
– Bu nedenle, cumhurbaşkanının ağırlıklı olarak temsili yetkilere sahip olduğu, tarafsızlığıyla bütünleştirici ve güven verici işlevinin bulunduğu, güçlü bir parlamenter sisteme geçilmesi gerektiğine inanıyoruz.
– Kürt sorununu çözüme kavuşturmuş bir Türkiye’nin ilerleyeceğine, ekonomisini güçlendireceğine, hukuki standartlarını yükselteceğine, dış politikada hareket alanını genişleteceğine inancımız tamdır.