22 Nisan akşamı Ankara’da buluştular.
Azınlıktılar. Azınlık olduklarını biliyorlardı.
O “azınlık”a İstanbul’da, tuzu hep kuru birileri “Hain, maceraperest, çılgın, asi, haydut” dedi.
Çoğu 2016’nın ölçüleriyle hiç de demokratik sayılmayacak ancak 1920 dünyasında önem taşımayan, kusur sayılmayan yollarla, yöntemlerle seçilmişlerdi. Kimileri kendi kendilerini “milletin vekili” tayin edip, “ateşten gömlekler” giyip Ankara yollarına düşmüşlerdi.
Sonunun nereye varacağını kimsenin, önder Mustafa Kemal’in bile bilmediği bir serüven başlıyordu: Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanacaktı. Alnına “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi.
1920’ler dünyasında imparatorluklar çöker, kapitalizm emperyalizm aşamasına sıçrarken bir ulus-devlet kurmak, ulusal bağımsızlık ilan etmek devrimci bir adımdı ve Ankara’da toplanan adamlar devrimci bir adım attıklarını bilmeden devrimci bir adım atıyorlardı.