Osmanlı bizim tarihimiz. Yeryüzünün gördüğü en geniş ve güçlü imparatorluklardan biri. Peki, ama bu böyle diye onunla övünmenin, onun büyüklüğünden, gücünden, kudretinden pay çıkarmanın nasıl bir anlamı olabilir?
Tahta çıktığında cülus namazını kardeş kanında aptes alarak kılan padişahlarla ‘ecdadımız’ diyerek niye övünelim ki?
Sırbistan, Macaristan, Kosova ovalarına, Balkanlar’ın dağ köylerine ve ırmak boyu kasabalarına yalınkılıç dalıp genç oğlan çocuklarını analarından zorla koparıp alıp, İstanbul’a getirip savaşçı olarak yetiştirip birer ölüm makinesine dönüştüren bir sistem bizim için övünç kaynağı olmalı mıdır?
Sorun elbette imparatorluk yıllarında böyle yapıldığı için Osmanlı’yı suçlamak, kınamak olamaz. Bu, tarihi kendi koşulları ve çağı ‘zamanın ruhu’ içinde kavrayamayan bir aymazlık olur. Ama 2015 yılında hâlâ ecdatla övünmek, her 29 Mayıs’ta fetih kutlamak sorgulanmalı değil midir?
(…) Acaba ha bire ecdatla övünenlerin dağarcığında kendiyle övünecek bir hüner, bir yetenek, bir marifet, bir zenginlik olmadığından mıdır?
Galiba…