Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Kitle hareketi, toplumsal mücadele sürecinin bileşenlerinden biridir. Seçim de bir bileşendir. İktidar yani karar alıcı konumundakiler, bir başkasıdır. Yargı; yerine ve dönemine göre başka kurumlar… ‘Sonuç’ bunların tamamından çıkar. Kitle hareketi, içerisinde halkın karar sürecine katılma talebini barındırdığı için, kuşkusuz ayrıcalıklı bir yere sahip. Ancak bu hareketin etkisinin ne düzeyde olacağını belirleyecek bir ek unsur daha vardır: Kitle hareketinin siyasete nasıl taşındığı…
Kitle hareketi temel toplumsal taleplerini bugünkü CHP’nin kısıtlarının ötesine geçiremediği ölçüde, süreklilik kazansa bile, siyasete etkili biçimde taşınamayacaktır. AKP bundan fazlasını hedefleyemeyecek kadar gerilemiş durumdadır, mühendislik faaliyetleri akamete uğramıştır ve bu kısmi başarı kitlelerin eseridir. Peki daha fazlası mümkün müdür?
Örneğin ülkenin, bu kızışmış zeminde, AKP’nin yenilgisinin neredeyse kaçınılmaz olacağı bir erken seçime taşınması güç görünüyor. Böylesi bir sonuç için, tek adamdan ibaret olmayan iktidar mekanizmalarında sert bir çözülme veya çöküş gerekir. MHP şimdilik, fazla detaya girmeksizin bu seçeneğe karşı duracağını dışa vurmaktadır. Uluslararası dinamikler ise iktidara açık çek değilse de, minik krediler açmaktadırlar. Madem öyle, zaman siyaset zamanıdır. 2025 Mart-Nisan döneminin görkemli mücadelesi bir hoş hatıra olarak kalmayacak, geleceğe taşınacaksa bu zorunludur.