“Türkiye’nin tam üyelik süreci ile başlayan ve bu davaların açılmasını mümkün kılan 2000’li yılların başındaki dönem, AB görüşmelerinde gelinen nokta ile tümüyle kapanmış görünüyor. Açılan az sayıda davada sanıklar birer birer beraat ettirildi ve böylece 1990’lı yılların ağır insan hakları ihlalleri ile kısmen de olsa yüzleşme imkânı ortadan kalktı.”
Nezir Tekçi davası gibi ‘sonu başından belli olan’ davalarla ilgili bilgiler, Hafıza Merkezi’nin “1990’lı Yıllardaki Ağır İnsan Hakkı İhlallerinde Cezasızlık Raporu: Kovuşturma Süreci” raporundan. Yukarıdaki değerlendirme de öyle.
Bu örneklerde de bir kez daha görüyoruz ki, hukukun işleyişi siyasete bağlıdır, siyasetin izin verdiği kadardır, siyasetten bağımsız bir hukuk yoktur. Hukuk-siyaset ilişkisinden ‘yüzleşme’ çıkarmak, konjonktür ne olursa olsun bu sistemde hiçbir dönem mümkün olmaz.