İstanbul’un üç ayrı ilçesinde atık işçilerinin “ev” olarak da kullandıkları depolarına polis ve belediye operasyon düzenledi, mekanları yakılıp yerle bir edildi, kullanılamaz hale getirildi, işçiler gözaltına alındı. 5 Ekim’de başlatılan operasyonlar Tekirdağ Çorlu’ya da sıçradı, orada da işçiler aynı akıbetle karşılaştı, aralarından mülteci olanlar sınırdışı edilmek üzere Geri Gönderme Merkezlerine sürüldü.
“Ne ilgisi var?” derseniz, Sıfır Atık Yönetmeliği’nin “Atıkların biriktirilmesi, toplanması ve biriktirme ekipmanlarının özellikleri” başlıklı 14. Maddesi şöyle: “Sıfır atık yönetim sistemi kapsamında; evlerden ya da içerik veya yapısal olarak benzer olan ticari, endüstriyel işletmeler ile kurumlardan kaynaklanan tehlikesiz nitelikteki geri kazanılabilir kağıt, cam, metal, plastik atıklar diğer atıklardan farklı biriktirme ekipmanında biriktirilir ve ayrı olarak toplanır. Kağıt, cam, metal ve plastik atıklar tek bir ekipman içerisinde biriktirilebileceği gibi malzeme cinslerine göre ayrı biriktirme de yapılabilir.”
Yani, atıklar artık evlerde ayrıştırılacak. Yani, atık işçilerinin topladığı malzemeler…
Yani, atık işçilerinin bu denli vandalca ortadan kaldırılmak istenmesi ile “ekoloji” alanındaki icraatlar birbiriyle uyuşuyor. Peki, atık işçilerine ne olacak?
Halihazırda hayatın kıyısında yaşayan insanları, uçurumdan aşağı mı itecekler?