Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Tayip Erdoğan’ın yaşadıkça unutamayacağı iki büyük travması var: Gezi Direnişi ve İstanbul yenilgisi… Bu iki büyük sarsıntıyı yıllar geçse de unutamıyor. Derindeki yarası bir türlü kapanmıyor. Zaman zaman anımsadıkça içini karabasanlar basıyor ve öç alma isteği yeniden depreşiyor. İkide bir eski
defterleri açması bundan… Gezi tutsakları, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına karşın yıllardır içerde. Ama “Erdoğan’a darbe” masalını gündemde tutmak için yeni kurbanlar aranıyor. Şimdilerde bula bula Ayşe Barım’la meslektaşımız İsmail Saymaz’ı bulmuşlar!
Ekrem İmamoğlu korkusu, Saray rejiminin aklını başından almış! İBB Başkanı’na yönelik çok yönlü ve örgütlü saldırıların başlıca nedeni bu korku! Onunla artık sandıkta boy ölçüşemeyeceğini gören Erdoğan, çözümü hukuk dışı yollarda aramaya başladı. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulmaya başladığından beri İmamoğlu’nun başına gelmedik iş kalmadı. Onlarca akıl almaz davalar açtılar, “siyaset yasağı” getirmek istediler, Önce mazbatasını, sonra diplomasını iptal ettiler. Şirketine el koydular. Baskıyla, tehditle önünü kesemeyeceklerini anlayınca da gözaltına aldılar.
AKP de görüyor filmin sonuna yaklaştığını. O yüzden her gün artırıyor zorbalığını. Ama 23 yıllık parantezi kapatmanın zamanı geldi artık… Ülke olarak örgütlü bir kötülükle karşı karşıyayız. Bu ağır kuşatmadan ancak iyiliği örgütleyerek çıkabiliriz. Ben CHP’li değilim, sosyalistim. Ama CHP’nin yarın Ekrem İmamoğlu için ülke çapında kuracağı Dayanışma Sandığı’na giderek destek oyu vereceğim. İyilikten yana tüm yurttaşlarımızı da içinden geçtiğimiz tarihsel süreçte bu onurlu göreve çağırıyorum.
Zalimlerin zulmü varsa mazlumların da direnerek kazanacakları özgür bir dünya var!