Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Türkiye’de işçiler, emekçiler, emekliler, dar gelirli yurttaşlar açısından ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda son derece sıkıntılı günler yaşanıyor. Hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısının yanı sıra AKP iktidarının yarattığı baskıcı ve otoriter yönetime karşı artık halk ‘yeter’ dedi. Özellikle İBB (İstanbul Büyükşehir Belediye) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasıyla birlikte 19 Mart 2025’ten itibaren toplumsal muhalefetin başta gençler olmak üzere yoğun kitlesel bir tepkisi oluştu. Seçme ve seçilme hakkına yönelik bu gaspla birlikte ekonomik ve sosyal sorunlar, başat rol oynadı.
CHP’nin Saraçhane’den başlayarak düzenlediği mitinglere yüksek derecede bir katılım oldu, ‘Tek adam rejimi’ne karşı halkın tepkisi çığ gibi büyüdü, gençlerin barikatları yıkması sonucu korku duvarının aşıldığı görüldü. 19 Nisan’da yapılan Yozgat mitinginde de çiftçilerin traktörleriyle katılımı ve AKP’nin kalesi sayılan bir ilde iktidara yönelik bu protesto eylemi, toplumsal muhalefetin giderek yaygınlaştığını gösteriyor.
İşte bu koşullarda işçi sınıfının da 1 Mayıs’ın tarihsel anlamına uygun olarak adalet ve demokrasi mücadelesinde daha etkin bir tavır alması önem kazanıyor. 1 Mayıs 2025, ülkemizdeki siyasal İslamcı faşizan gidişe karşı önemli bir set oluşturacağı gibi mevcut rejimi değiştirme umudunu da artıracaktır…