… Tüm bunlar, kaygılanmamız için yeterli sanırım. Benim Hüseyin Yayman’dan anladığım, Cizre, tam anlamıyla bir ’90’lı yıllara dönüş’ provası. Çözüm sürecinin kırılganlığının test edildiği yer. Herkesin ayrı hesabı var. Ama ne devlet, ne Kandil, ne de İmralı tam olarak duruma hâkim. Ciddi bir sürükleniş var ama bunu durdurmak için kuvvetli bir irade yok.
Aslında “o irade”, ancak “çözüm sürecinin” ilerlemesiyle oluşabilir. İşte sıkıntı da tam burada. Süreç, çok yavaş ve cılız. Süreç için kurulan mekanizma da hakeza. Yeterince derinlikli ve kurumsal değil. İptidai. Orta Doğu’nun bu konjonktüründe, Kürt sorunu artık ayda bir kaç defa İmralı’ya gidip sohbet ederek çözülecek bir mesele olmaktan çıktı.
Herkes çözüm istese de, bu cılız mekanizma, bu ölçüde devasa bir yük ve beklentinin altında, ezilip kalıyor…