Yeni anayasa isteyen çevreler, iç siyasi mücadelelerde merkezdeki bürokrasiye, tek parti zihniyetindeki muhalefete karşı AB üyelik süreci üzerinden avantaj elde edeyim derken, bu ülkenin tarihiyle, referans çerçevesiyle, inancıyla, diniyle ve onu dünyada anlamlı ve güçlü kolan asli dinamikleriyle bağlarını kopartma istikametinde adımlar attıklarında bundan sağlıklı bir metin çıkar mı?
Avrupa Konsey ilkeleri, AİHS ve AİHM, kendi paradigmatik kaynaklarından hareketle ‘bir insan tanımı’ yapmışlardır, savunduğu hak ve özgürlüklerin kullanımı ya bu tanıma giren insanlara tanınmakta veya uygulandıkları toplumları köklü bir biçimde dönüştürmektedirler.
Batı için büyük önemleri olsa bile, söz konusu değerler ve standartlar evrensel değildir.
Bu açıdan anayasaları kaleme alanlar, Avrupa’da hazır bulduklarını kopya etme yoluna gidecek olurlarsa –ki 200 senedir aynı işlemi yapıyoruz- yaşadığımız sorunları çözmemiz mümkün olmayacaktır. Bu, Kopenhag kriterlerinden yararlanmayacağız veya bizi tam bir baskı rejimine mahkum edecek Ankara kriterlerine göre anayasa yapacağımız anlamına gelmez.
Kopenhag kriterleri vücuda protez takmak ise, Ankara kriterleri büsbütün kolsuz bacaksız sakat ve sakim bırakmaktır.