Türkiye büyük bir sorunla uğraşıyor. Karşımızda çapı son derece geniş, devletin türlü kademelerine yayılmış, yargı kararlarını, hatta siyasi uygulamaları yönlendirme gücüne sahip, kanuni yetkilerini gayri meşru istikamette kullanan, dinleme, takip ve şantajı kural haline getiren bir doku var. Bu doku bugün muhalif tavrının, yolsuzluk dosyalarının ve yargı bağımsızlığının arkasına gizlenerek, bunları kullanarak kendisi, yapısı ve hedefleri açısından gayri meşru bir duruşu temsil ediyor.
Demokrasi ve hukuk devleti kelimelerini telaffuz ettiğimiz anda, temel sorunumuz bu durum olmak zorunda değil midir?
Siyasi iktidar muhaliflerinin, bu yapı “muhaliftir, yolsuzlukları ortaya çıkarmıştır, takibata uğramaktadır” diyerek onun ölümcül boyutlarını görmezden gelmeleri, daha da öte sivil bir doku ilan etmeleri, demokratik muhalefetin taşıyıcısı, hatta sembolü haline getirmeleri kabul edilebilir bir durum mudur?