Konu ne olursa olsun, Akşener ve İYİ Parti, ‘merkez’de kalan, risk sınırlarına yaklaşmayan, bir aidiyet grubuyla tam özdeşleşmeyen, ortalamayı temsil eden bir siyasi yaklaşıma sahip.
(…) Durumu, bir yanıyla, travmatik bir toplumda siyasi güven arayışı olarak tanımlamak çok yanlış olmaz. Nitekim yüzde 14-15’lik bir seçmen kitlesi gözünde, İYİ Parti’ye ilginç kılan özellikler ile ülkedeki siyasi altüst oluş, sarsıcı ve bozucu bir değişim süreci, kurum ve kralların sarsılması arasında kuvvetli bir ilişki bulunuyor.
Bu kesişmenin ortalaması olarak, karşımıza çıkan, ‘görünen ve bilinen sınırlarda siyaset’, ‘normalleşme/adalet’, ‘merkeze dönüş’, ‘çatışma ötesine geçme’, buna paralel olarak ‘istikrar, güven, özgüven’ çıkıyor.
İmamoğlu’nun İstanbul Belediye Başkanlığı kampanyasında, seçimi kazanmasında aynı tablo karşımıza çıkmıştı.