Bu alana, CHP, İYİ Parti, HDP’ye, parlamentoda temsil edilmeyen diğer muhalif siyasi partilere, şimdi de Ali Babacan’ın kuracağı yeni muhafazakar-merkez siyasi parti ekleneceği anlaşılıyor. Babacan’ın partisinden ayrılırken yaptığı açıklama, kuracağı partinin AK Parti’ye rakip ve alternatif olmak kadar, bu iddiasını muhalefet alanın muhafazakar büyük parçası olarak sürdüreceğini gösterdi. Kaldı ki, bu, gerek ittifaklar zorunlukları gerekse siyasi duruş bakımından kaçınılmaz durumdur.
Muhalefet alanında oluşan örgütlü ya da kendiliğinden bu ittifakların, ortak seçmen hassasiyetlerini besleyerek, farklı muhalif siyasi partiler arasında köprü oluşturduğu da söylenebilir. Örneğin İmamoğlu’nun “ortak alanları, değerleri, çatışma yerine uzlaşma arayışını” öne çıkaran söylemiyle kendi siyasi partisinin bir adım önüne geçmesi, partiler ötesi bir ortak seçmen hassasiyetini harekete geçirmiş, siyasi partileri, örneğin CHP’yi bu dile davet eden bir çerçeve oluşturmuştur. Ali Babacan’ın kuracağı yeni siyasi parti de, siyasi pozisyon merkezli olmaktan çok, kuvvetli sorun çözüm projelerine dayalı, baskın liderlik yerine kolektif yönetimi öneren muhtemel siyaset tarzıyla böyle bir işlevi yerine getirebilir.