‘Ankara katliamı’nın ardından ‘Alçaklığın dünkü tarihi…’ başlıklı köşe yazısında, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yanı sıra Hasan Cemal başta olmak üzere muhalif gazetecileri yaylım ateşine tutan Türkiye yazarı Yıldıray Oğur’a yanıt Radikal yazarı Ümit Kıvanç’tan geldi.
Kıvanç, “İktidar propaganda aygıtının gelmiş geçmiş en büyük alçaklıklarından biri olan ve aslında bizzat onların sınır tanımayan ahlâksızlığını ortaya koyan “kendileri yaptı” iddiasını tekrarlayana ne söylenebilir?” diye başladığı yazısını, “Sakin ol Yıldıray. Darbeciler önce verdiğin listedekileri asar keser. Senin vazife aşkıyla neler yapabildiğin gözlerinden kaçmayacaktır. Kapağı başka bir uçağa kolayca atarsın” diye bitirdi.
Kıvanç’ın ‘Alçaklığın bugünkü, dünkü, evvelsi günkü… tarihi’ başlıklı yazısı özetle şöyle:
“İktidar propaganda aygıtının az sayıdaki akıllı cengâverlerinden biri, Ankara katliamı üzerine, üzüntünün, acı paylaşmanın, başsağlığı havasının hiçbir yerine sızamadığı, ibretlik bir yazı yazdı: “Alçaklığın dünkü tarihi”. Hiçbir başlık, gerisindekilere bu kadar uygun düşmemiştir.
Nasıl bir zavallılıktır.
Kendini adamış; ne hale düşüyorum diye bakmıyor.
Utanmıyor.
Ciddî olanı saçma olanın arkasına gizliyor.
Oturup, yazdığı şeyi birkaç defa okuyup, “nasıl bu hale geldim” diye düşünmesi, tövbe etmesi ihtimali var mıdır? Sanırım çok geç.
Senin işin cengâverlik.
Sedat Peker’in mitinginden bile hafifseyerek bahsedecek kadar şuurunu kaybetmeye yolaçan, aşırıya kaçmış vazife duygusu olmalı.
Oğur’u şuur kaybına sürükleyen, yazının üzerinde gezinen meşum gölgeye AKP lisanıyla şöyle işaret ediliyor: “(Devleti suçlayanların) Yaptıkları artık birlikte yaşadığımız ülkeye, günlük sıradan hayatlarımıza, aklımıza, demokrasimize açık bir saldırıya döndü.”
“O yüzden” bu saldırganların “adlarını açıkça yazmak gerek”miş “artık”.
Saymaya kimden başlıyor, tahmini kolay: Selahattin Demirtaş. Sonra Hasan Cemal’e hakarete girişiyor. Can Dündar’a geçiyor. Ahmet Şık’a sataşan, Fehim Taştekin’e iftira atan Oğur, Celal Başlangıç’a “PKK’nin adamı” yaftası yapıştırmaya çabalarken kazdığı kuyuya düşüyor. Şu sözler dökülüyor ağzından: “Kandil dağlarındaki komutanların uçağı olsa hep yan koltuğu şimdiden garantilemiş”!
Allah söyletir. Birine yaranmak, yanaşmak, ondan çıkar sağlamak… anlamında kullanılan tasvirin uçak-koltuk oluşu ne kadar hoş! İnsan utanır, diyeceğim, yine utanıyorum ve diyemiyorum. Uçak ve koltuk… Belki de seni bunlar bu hale düşürdü. Yazık.
Oğur, Peker’in elemanları için mi hazırladığını anlayamadığımız isim listesine, bu mitingle “Reis” arasında bağlantı kurduğu için Yıldırım Türker’i de alıyor.
Oğur’un, bu saydığı isimleri “birlikte yaşama kültürüne de saldırıyor”lar diye suçlaması ilgi çekici. Attığı her adımda birlikte yaşama zeminini biraz daha yok eden iktidarın propaganda elemanları yeniden “birlikte yaşama” diye bir meselenin mi farkına vardılar? Yoksa bir mecburiyet mi hissediyorlar?
Şöyle diyor Oğur: “Sayenizde yine ‘Birileri’ bizi kurtarmaya gelirse, bu neden oldu diye arayanlar failleri kolay bulabilsin diye…”
Ya, işte böyle!.. Mesele şu “Birileri” oluvermiş. Memleketi nereye sürüklediklerinin farkındalar mı yoksa? Oğur’unki suçu önceden yıkma yazısı. Telaş ve endişe giderek artacak, zaten sapıtmış olan İslâmcı okuryazar tayfasının saldırgan ruh hali daha beter olacaktır.
Sakin ol Yıldıray. Darbeciler önce verdiğin listedekileri asar keser. Senin vazife aşkıyla neler yapabildiğin gözlerinden kaçmayacaktır. Kapağı başka bir uçağa kolayca atarsın.”