Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Merkez Bankası’ndaki hesap piyasaya uymadı! 17 Nisan’a gelindi; Merkez Bankası bir anlamda fabrika ayarlarına döndü ve yüzde 46’lık faizin adını bu sefer doğru koydu. Merkez Bankası faizi yüzde 46’nın üstünde oluşturmak isteyebilir; çünkü dövize olan talep yavaşlasa da hâlâ sürüyor. Ortalama fonlama faizi daha yukarıda oluşturulmak suretiyle bankalara “Faizi yükseltin; hem mevduat, hem kredi faizini” mesajı verilmiş oluyor. Yani, döndük mü yeniden yüksek faiz dönemine… Yukarı giden yalnızca faizler değil tabii ki… 19 Mart’tan sonraki süreçte fiyatlama davranışları öyle bir bozuldu ki bu gerçeği hem Maliye Bakanı Şimşek, hem de Merkez Bankası kabul etmek durumunda kaldı.
Yukarı giden yalnızca faizler değil tabii ki… 19 Mart’tan sonraki süreçte fiyatlama davranışları öyle bir bozuldu ki bu gerçeği hem Maliye Bakanı Şimşek, hem de Merkez Bankası kabul etmek durumunda kaldı. Merkez Bankası bu gerçeği açıkça itiraf etti. Son PPK açıklamasında “Aylık temel mal enflasyonunun finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle nisan ayında bir miktar yükseleceği, hizmet enflasyonunun ise görece yatay seyredeceği öngörülmektedir” denildi.
19 Mart’tan bu yana dolar yaklaşık yüzde 4, euro ise yüzde 8 değer kazandı. Bu artışlar fiyatları tabii ki etkileyecek, aksi düşünülebilir mi? Sonraki günlerde daha detaylı olarak değineceğim ama akaryakıt fiyatlarında ham petrol ve uluslararası borsalardaki ucuzlamanın Türkiye’ye çok sınırlı yansımasının altında yatan en belirgin etken kurdaki bu artış. Döndük dolaştık dövizin hızla artacağı beklentisinin iyice pekiştiği, enflasyonla baş etmenin mümkün olamayacağı kanısının daha da güçlendiği yere geldik. Bu sorunların aşılabileceği umudu tam olarak doğmamıştı da, iyi kötü bir umut kırıntısı oluşmuştu, şimdi o da yok oldu.