Her gün neredeyse yirmi kadar şirket tavan fiyata çıkıyordu. Sonra merakım iyice arttı, günlerce tavan fiyattan işlem gören bu şirketlerin karlılıkları ile fiyat kazanç ve piyasa değeri/defter değeri gibi klasik verilerine baktım.
Bazı şirketlerin fiyat kazanç oranı sıfırdı, çünkü şirket zarardaydı. Bazılarında 100’lü, 500’lü, 1000’li fiyat kazanç oranları vardı, çünkü kar öylesine düşüktü ki fiyat 100 yıllık, 500 yıllık, 1000 yıllık kara eşit hale gelmişti.
Herhalde bu hisse senetlerini alanlar şirketin karını gözetmiyorlardı. O zaman devreye başka etkenler giriyordu.
Ne bileyim; şirket gelecekte çok kâr edecekti, örneğin çok iyi anlaşmalar yapmış, çok büyük bir buluşa imza atmıştı…
İyi de Türk borsasında bu durumda yirmi şirket olabilir miydi, her gün tavan fiyattan işlem görsün!
Bir dönem mevzuattaki boşluktan da yararlanan saadet zincirleri türemişti. Sistem ancak yeni üyeler katıldığı takdirde devam edebiliyor ve sisteme katılanlar da yeni üye bulabildikleri sürece para kazanabiliyordu. Ama önünde sonunda yeni katılımlar kesiliyor ve sisteme son girenler kaptırdıkları parayla kalıyordu.
Borsa ile saadet zincirleri hiç kuşku yok ki aynı şey değil. Bir kere hisse senedi alan bir şirkete ortak oluyor. Ama o şirketin ederi 100 birimken siz fiyat 1000 birim düzeyine geldiğinde ortak olmuşsanız, çok pahalı bir yatırım yapmışsınız demektir ve şirketin değeri gerçek düzeyine indiğinde çok büyük zarara uğrarsınız. Sonra yıllarca şirket değerinin sizin aldığınız değere gelmesi için beklersiniz.