İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, AKP’nin Covid-19 salgınındaki tavrını eleştirdi.
Meclis’teki grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri, ‘kokain çekerken’ çekilmiş görüntüleri paylaşılan AKP genel merkez personeli Kürşat Ayvatoğlu’na da değindi. Akşener, derdinin yanlışı yapan gençlerle değil, onları bu zihniyete itenlerle olduğunu söyledi.
Albayrak eleştirisi
Akşener’in açıklamalarından satır başları şöyle:
* Sayın Erdoğan’ın attığı her düşüncesiz adım, milletimizin aleyhine çalışıyor. Bu aralar, 7’den 70’e herkeste bir tedirginlik var; “Eyvah, yoksa damat geri mi dönüyor?” sorusu, her mecrada dillendirilmeye başlandı… İki buçuk yıl boyunca bu kürsüden, damat bakanın ekonomiyi yönetemeyeceğini anlattım. Başarısızlıklarla dolu iki buçuk yılın sonunda, nihayet bu hatadan dönüldü. Öyle başarısız bir 2 buçuk yıl geçti ki, Bugün biri, Damat Bakan ile ekonomi kavramını, aynı cümle içinde kullansa, dolar fırlıyor.
‘Beceremediği defalarca kanıtlandı’
* Kendisinin ekonomi yönetimi kariyerinde; Hazine’nin 128 milyar dolarlık rezervi erimiş, Türk Lirası pula dönmüş, işsizlik artmış, faiz artmış, enflasyon artmışken; bu işi beceremediğini, defalarca kanıtlamış bir insanın, tekrar bu konularla anılmasını bile, son derece saçma ve sakıncalı buluyorum. Ama maalesef, sayın Erdoğan, saçmalama konusunda, çıtayı uzaya çıkardığından, maalesef kesin konuşamıyorum…
‘Neden görevden aldın?’
* Merkez Bankası başkanının bir gece kararnamesiyle görevden alındığı bir ülkede istikrardan bahsedilemez. Ağbal’ı faizleri artırdığı için görevden aldın değil mi? En azından kamuoyuna böyle yansımasına izin verdin. Madem yeni başkan faiz düşürmeyecekti, o zaman Sayın Ağbal’ı neden görevden aldın? Madem yeni başkan aynı politikaları sürdürecekti, o zaman neden bizi bir gecede yüzde 15 fakirleştirdin?
10 günde 250 milyar lira…
* Gece yarısı yapılan gizemli atamalarla, koskoca Türkiye’nin itibarı ayaklar altına alınıyor. Bu kendini bilmezliğin, ekonomide yarattığı tahribatın hesabını, kim verecek? Sadece kur artışından dolayı, kamunun borcu 225 milyar lira, özel sektörün borcu da 250 milyar lira arttı. Liyakatsizliğin, keyfiyetin ve cehaletin, Türk ekonomisine, son 10 gündeki maliyeti, 500 milyar lirayı buldu. Dile kolay… Ayıptır günahtır. Bu millete yazık değil mi? Esnaflarımıza, çalışanlarımıza günah değil mi? Hiç mi utanmıyorsunuz? Yazıklar olsun hepinize!
‘Maliyeti biz ödeyeceğiz’
* Aziz milletim; bu maliyeti, saray zenginleri ödemeyecek. Bu maliyeti, üç beş yerden maaş alan kardeşler, yeğenler, kayınçolar ödemeyecek. Bu maliyeti, o beş müteahhit ve havuz medyası da ödemeyecek. Bu maliyeti, çiftçilerimiz ödeyecek, esnaflarımız ödeyecek, sanayicilerimiz ödeyecek. Bu maliyeti, emeklilerimiz ödeyecek, memurlarımız ödeyecek, çalışanlarımız ödeyecek. Bu maliyeti, gençlerimiz ödeyecek, kadınlarımız ödeyecek. Bu maliyeti, hepimiz ödeyeceğiz, bir tek onlar ödemeyecek…
‘Genel merkeze giremiyor…’
* Bu iktidarın Türkiye’ye verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Çünkü milleti değil, koltuklarını dert ediyorlar. Çünkü vatandaşı değil, eşi dostu yandaşı zengin etmekle uğraşıyorlar. Çünkü Türkiye’nin değil, iktidarlarının geleceğini düşünüyorlar. Memleket sevgisi, millet davası, akıllarının ucundan geçmiyor. Ahlak, erdem ve doğruluk AK Parti Genel Merkezi’nin kapısından giremiyor. Nitekim, “Güzel ahlakı tamamlamaya gönderildim” buyuran, efendimizin yolundan saptıklarından beri, iktidarları dikiş tutmuyor, kadroları iflah olmuyor.
* Son üç ayda; arabasında, 100 kilo eroinle yakalanan, eski büyükelçilik basın müşaviri, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nde yolsuzluktan tutuklanıp, evinde, on milyon bulunan daire başkanı derken, her geçen gün, “Asım’ın neslini yaratacağız” diyerek iktidara gelenlerin, düştükleri hazin durumun, yeni örneklerine şahit oluyoruz.
‘Linç edecek değilim’
* Hayatı, ahlakla arasına epey bir mesafe koymuş, büyüklerinden öğrenmiş bir genci, elbette linç edecek değilim. Benim meselem, kendini, bu çarpık zihniyete teslim etmiş bu gencimiz değil. Gençler yanlış yapabilir. Gençler nefislerine yenik düşebilir. Benim meselem, o gencimiz de dahil, tüm gençlerimizi, bu zihniyetin yarattığı ahlak erozyonundan, koruyup kollamaktır. Benim meselem, hata yapan gençlerle değil, onları hak yolundan ayıran bu karanlık zihniyetledir.
* O gencimiz ne diyor; “AK Parti’de görev alırsam, daha çok kazanmamın önü açılır diye düşündüm.” Ne kadar acı değil mi? “Çok çalışırsam, çabalarsam, emek verirsem, sonunda başarırım, helaliyle kazanırım” değil, “AK Parti’de görev alırsam, daha çok kazanırım” Gençlerimizi böyle düşünmek zorunda bırakanlara, yazıklar olsun!
‘Lebaleb’ eleştirisi
* Sayın Erdoğan iki gün önce, pandemiye karşı bazı önlemler açıkladı. Buna göre, mübarek Ramazan ayında, toplu iftar yasakmış… El hak, bu şartlarda doğru bir karar. Ama doğal olarak, bu fevkalade duyarlı arkadaşlara sormak istiyorum; Sizin lebalep kongrelerindeki keyfiniz, Allah’ın sofrasından daha mı kıymetliydi? Kongrelerinize yasak gerektirecek bir durum yoktu da, mübarek sofralarda mı aklınız başınıza geldi?
* Kısıtlama sadece iftarla sınırlı değil. Restoranlar, lokantalar, on binlerce işletme, yeniden kapanacakmış. Yahu siz ne vicdansız, ne izansız insanlarsınız… Lokantalarda, kafelerde 3-5 kişi bir araya gelince salgın yayılıyor da, binlerce kişiyi, toplayıp getirdiğiniz kongrelerinizde, virüs tatile mi çıkıyordu? Yazıklar olsun.
‘Millet aşı soruyor’
* Milletimiz, “Aşı nerede, aşı?” diye soruyor, siz gökyüzüne bakıp ıslık çalıyorsunuz. Çok sıkışınca da, taksit taksit aşı müjdesi veriyorsunuz. “Önümüzdeki ay” dediğiniz tüm müjdeler, o ay gelince, bir sonraki aya kalıyor. Bu beceriksizliğin hesabını kim verecek? İçişleri bakanı, kongreler lebalep olduğundan beri ortada yok. Sağlık bakanı, utancından salona bile gelemedi. Hatta en son çıkıp, “Kongreleri konuşmanın kimseye bir faydası yok” dedi. Tercümesi, “Lütfen bu bahsi kapatalım, verecek cevabım yok, çok utanıyorum” oluyor. Yönetim zafiyetine bakar mısınız? Bakanları utanıyor, Sayın Erdoğan utanmıyor. İşte size, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde salgınla mücadele. İşte size, Sayın Erdoğan’ın milletin gerçeklerini umursamaz tavrı. Allah akıl fikir versin.
‘Sözleşme hala geçerli’
* Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar. Öyle olmasa, kendi kendilerine verdikleri yetkiyle, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilebilirler miydi? Milletin meclisi onaylamış, Sayın Erdoğan’ın aklına esmiş, kendi kendine verdiği yetkiyle, sözleşmeyi iptal ediyor. Buradan çok net olarak vurgulamak istiyorum: Kim ne derse desin, şunu herkes bilsin ki, o sözleşme hala geçerlidir. Yöntem de, açıklanan karar da, hem hukuken, hem de siyaseten geçersizdir.
‘Emrin olur!’
* Sayın Erdoğan; Burası muz cumhuriyeti değil, burası memleketi benzetmeye çalıştığın bir üçüncü dünya ülkesi de değil. Burası binlerce yıllık devlet geleneğinin sonucu olan, büyük Türkiye Cumhuriyeti. Aklını başına devşir. Böyle şımarıklık olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Dava arkadaşlarım; kendisi bir de çıkmış, Cuma namazı sonrasında, kadınlarımızı tehdit eder gibi diyor ki; “O iş bitti. Önünü ardını kurcalamayın.” Aynen böyle diyor. Bak sen… Şu tarza, şu tavra bakar mısınız? Emrin olur ağam! Bu tehditler, kadınlara sökmez Sayın Erdoğan. Elinden geleni ardına koyma. Tacize, tecavüze, hakarete, dayağa boyun eğmemiş o kadınlar, senin tehditlerine hiç boyun eğmez.
* Söyle bakalım, o iş bitmiş mi sayın Erdoğan? Sen, “O iş bitti” dediğinden beri, 7 kadınımız öldürüldü. 7 kadınımızın canına kıydılar. Söyle bakalım, o iş gerçekten bitmiş mi Sayın Erdoğan? Sen söyleyemezsin, ben söyleyeyim. ‘O iş’, kadınlar bitti demeden bitmez. ‘O iş’, kadınlara musallat olan, bu ahlaksızlık bitmeden bitmez. ‘O iş’, kadınlar sokakta korkmadan yürümeden bitmez. ‘O iş’, kız çocuklarımıza göz koyan sapıklar bitmeden bitmez. ‘O iş’ o kokuşmuş zihniyetiniz bitene kadar bitmez.
Şentop’a sert sözler
* Türk Milletinin iradesinin tecelligahı, Büyük Millet Meclisi’nin başkanı (Mustafa Şentop), çıktı ve dedi ki, “Cumhurbaşkanı isterse Montrö’den de çekilir.” Lafa bakar mısınız?… Bu lafı eden hukuk profesörüne bir bakar mısınız?… Meclis çiğnenmiş, milletin iradesi çiğnenmiş, sahip çıkacağına, ‘millet iradesi’ diyeceğine, “Hakimiyet milletindir!” diyeceğine, çıkmış, bir de üzerinde tepiniyor. Kurtuluş Savaşı’nı yapmış Gazi Meclis’in başkanı değil, Sanki, Saray’ın Meclis’teki irtibat bürosu şefi konuşuyor… Yazıklar olsun. Şimdiden uyarıyorum; aklınızdan bile geçirmeyin. Ege’deki adalarımıza çöken Yunanistan karşısındaki, ezikliğinizi gizlemek için Lozan’a, Kanal İstanbul saçmalığınıza kılıf uydurmak için de, Montrö’ye göz dikmeyin. Ne tarih, ne de kahraman ecdadımız sizi affetmez.