
Gittikçe kalabalıklaşan şehirler, zaten zor olan hayatı daha da zorlaştırıyor. Yoğun trafikten hava kirliliğine, artan enerji tüketiminden azalan refah düzeyine pek çok problem büyüyen şehirleri daha da büyük bir çıkmaza sokuyor. Ancak teknolojik gelişmelerin, şehir yönetimine ve hayatına entegrasyonu, “Akıllı şehirler”i yaratabilir. Akıllı şehirler ise hayatımızı kolaylaştırabilir.

Akıllı şehirler; şehirlerdeki operasyonları daha iyi yönetmek, kontrol etmek ve sınırlı bilgi kullanımını optimize etmek için şu an mevcut olan birbirine bağlı tüm bilgilerden en iyi şekilde yararlanan şehirler olarak tanımlanıyor. Akıllı bir şehir, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak, kentsel zorlukları ele almak ve teknolojik açıdan etkin, sürdürülebilir bir altyapı oluşturmak amacıyla gerekli kalkınma uygulamalarını oluşturmak ve kullanımını teşvik etmek için bir çerçeve oluşturuyor.
Akıllı şehirler, birbirine bağlı, halkla iletişim kuran ve veri alışverişi yapan cihazlardan oluşan ağlarla birlikte; çeşitli yazılımlar, kullanıcı arayüzleri ve iletişim ağları kullanıyor. Otomasyon, makine öğrenimi ve iletişim ağları ise çeşitli uygulamalar için akıllı şehir teknolojilerinin benimsenmesine olanak tanıyor.
Örneğin akıllı park etme, sürücülerin park yeri bulmasına yardımcı olabiliyor ve aynı zamanda dijital ödeme yapılmasına da olanak sağlıyor. Başka bir örnekte ise trafik ışıklarını izleyen sistem, trafik ışıklarını optimize etmek için akıllı trafik yönetimini kullanabiliyor. Böylece şehir, akıllı bir altyapı tarafından yönetilirken trafikte oluşan sıkışıklığı da en aza indirgemek hedefleniyor.
Akıllı şehirler, aynı zamanda yollar boş olduğunda otomatik olarak sönen sokak lambaları gibi teknolojiler sayesinde enerji tasarrufu da sağlayabiliyor. Bu tür akıllı şebeke teknolojileri; operasyondan bakıma, planlamaya ve güç kaynaklarına kadar pek çok şeyi iyileştirebiliyor.
Akıllı şehir girişimleri; internet destekli çöp toplama, çöp kutusu ve filo yönetim sistemleri aracılığıyla iklim krizi ve hava kirliliği ile mücadelenin yanı sıra atık yönetimi ve sanitasyon için de kullanılabiliyor.
Ayrıca bu yöntem, yüksek suç oranına sahip bölgelerin izlenmesinden; sel, toprak kayması, kasırga ve kuraklık gibi olaylara karşı erken uyarı veren sensörlerin kullanılması gibi güvenlik önlemlerini de beraberinde getiriyor.
Akıllı şehirlerin önemli bir parçası olan akıllı binalar, onarımlarının ne zaman gerekli olduğunu belirlemek için gerçek zamanlı alan yönetimi veya yapısal sağlık izleme ve geri bildirimi sunabiliyor. Sensörler, su borularında ya da altyapıdaki herhangi bir sorunu takip edebiliyor ve vatandaşlar bina dışındaki sorunları da yetkililere bildirmek için bu sisteme ulaşabiliyor.
Kısaca akıllı şehirler, vatandaşlara birleşik çözümler sunmak için her türlü hizmeti birbirine bağlayabiliyor.
Peki, akıllı şehirlere neden ihtiyacımız var?
Dünya nüfusunun yüzde 54’ü şehirlerde yaşıyor ve bu oranın 2050 yılına kadar yüzde 66’ya çıkması, önümüzdeki otuz yılda kentsel nüfusa 2,5 milyar insanın daha eklenmesi bekleniyor. Öngörülen bu kentsel nüfus artışıyla; kaynakların çevresel, sosyal ve ekonomik olarak sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesine ihtiyacımız var.
Akıllı şehirler, vatandaşların ve yerel yönetimlerin, büyüyen kentsel çevredeki varlıkları ve kaynakları yönetmek için akıllı teknolojileri kullanarak birlikte çalışmasına olanak sağlıyor. Böylece akıllı şehir hizmetleri ve uygulamaları, vatandaşları daha yüksek yaşam kalitesine ulaştırıyor.
Dünyadaki en iyi akıllı şehir uygulamaları
Günümüzde dünyanın dört bir yanında yeni nesil teknolojileri kullanarak, hayatı kolaylaştıran başarılı akıllı şehirler bulunuyor.
Bu konuda en iyi örneklerin başında, 2014 yılında Smart Nation girişimini başlatan ve hem kamuya hem de özel sektöre geniş bir akıllı teknoloji olanağı sunan Singapur bulunuyor. Ülkede toplu taşıma araçlarını kullanan 7,5 milyon kişinin dolaşımını yönetmek için temassız ödeme teknolojisi kullanılıyor. Aynı zamanda, video konsültasyonları ile işleyen dijital sağlık sistemi ve hastaları izlemek için de giyilebilir cihaz tasarımlarından yararlanılıyor. Singapur’da yakın zamanda 42 bin konutluk tamamen araçsız yeni bir eko-akıllı şehir kurulması planlanıyor.
Avrupa’nın göz bebeği, Helsinki 2035 yılına kadar karbon nötr bir şehir olmayı hedefliyor. Bunun için yönetim, şehir içi otobüs filosunu elektrikli sisteme geçirmek için çabalıyor ve elektrikli araç şarj ağlarını genişletiyor. Ayrıca ısınma faaliyetleri, Helsinki’deki emisyonların yarısından fazlasını oluşturuyor. Bu nedenle yenileme çalışmalarında emisyonları yüzde 80 oranında azaltacak yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına özen gösteriliyor.
Zürih’te ise bir süredir trafiğin durumuna göre parlaklığını kısıp artırabilen akıllı sokak lambaları kullanılıyor. Tüm şehre yayılan bu teknolojiyle, yüzde 70 enerji tasarrufu sağlandığı bildiriliyor.
7/24 yaşayan şehir New York’ta 2020 yılında başlayan bir pilot programla, şehrin dört bir yanına akıllı sensörler yerleştirildi. Bu sensörler atıkların yönetimi ve toplanması gibi hizmetlerin verimli bir şekilde yönetilmesi için veri topluyor. Şehirde elektrikli şarj istasyonları da yaygınlaştırılıyor. Ayrıca şehrin açık veri kümelerini en iyi şekilde kullanan uygulamalara yüksek miktarda nakit ödül veren yarışmalar da düzenleniyor. Böylece hem kullanıcılar teşvik ediliyor hem de akıllı şehir uygulamaları destekleniyor.
Akıllı şehirler, geleceğin şehirleri!
Şehrin enerjisinden ve kolaylıklarından yararlanmak için şehirde yaşamayı seviyoruz. Ancak yaşanabilir şehirler yaratmak için de onları akıllı teknolojilerle donatıp çevreye duyarlı hale getirmemiz gerekiyor. Bu adımları atacak girişimleri desteklemek ve yerel yönetimlere bu konuda yatırım yapmaları konusunda geri bildirimlerde bulunmak, atabileceğimiz en iyi adımlar olabilir çünkü gelecekte şehirlerinin bir numaralı ihtiyacının bu tarz uygulamalar olduğu düşünülüyor.