…
Arı, duru ve saf bir Türkçeyle yazıp konuşacaktık hani? En arısı ve durusuyla Refik Halid’lerin, Tevfik Fikret’lerin, Yahya Kemal’lerin, Ahmet Hamdi’lerin şiir ve romanlarındaki dil lezzetini, anlatım zenginliğini bunun için terk ettik.
“Yeni Türk harfleri ve kelimeleri”ni büyük bir iştiyakla tanıtırken kendi oturaklı Türkçesinin de çok geçmeden anlaşılmaz hale geleceğini ve yerini yukarıdaki tatsız, tuzsuz, çocuksu derecede güdük söyleyişe bırakacağını muhtemelen düşünmemişti Atatürk…
Daha ‘Tamim’in manasını bilecek söz dağarcığından yoksunken bence Osmanlıca öğrenmek fazla lüks bize. Bari Gençliğe Hitabe’yi, sadeleştirme adı altında belagati bozulmadan, aslı değiştirilmeden sökecek kadar Atatürk Türkçesi öğretsinler kafidir.