MEHVEŞ EVİN
İnsan bazen gerçekten hayret ediyor. Siyaset uzmanları aylarca sanki Erdoğan’a rağmen koalisyon kurulabilirmiş gibi yorumlar yaptı, hatta köşelerine koalisyon ibreleri yerleştirdi. Aylarca, sanki ülkede her şey normalmiş, teamüllere uyulurmuş, ülkenin başındaki zat, kanun-Anayasa tanırmış gibi tahminler yürütüldü.
Oysa daha en başından ‘tekrar seçim’ demedi mi Ak Saray’ın ‘ak tolgalı beylerbeyefendisi’? Partisi tek başına iktidar olamayınca bozuntusunu gizledi mi?
‘Oyun planı’ çok mu gizli, çok mu anlaşılmaz? Yoo…
Seçim sonrası, temmuz başında imc TV Gündem Müzakere programında şunları söyledim: “Cumhurbaşkanı, Kürt oylarının AKP’den HDP’ye kaymasının intikamını alacak. Koalisyon tartışmaları boş, çünkü Erdoğan koalisyonun kurulmasına müsaade etmeyecek. Sıfırlanan başkanlık şansını zorla uygulamaya geçirmeye yeminli ve bunun için her şeyi göze alacak. Koalisyonun kurulmayacağını, MHP’nin defalarca sergilediği oyunu tekrarlayıp AKP’ye kapıları bir kez daha açacağını anlamak için müneccim olmaya gerek yok.” (Yeri gelmişken, seçim öncesi “HDP, AKP’yle koalisyon yapabilir” yorumları yapanlara selam ederim!)
Siyaseti vesayeti altına almış biri var
13 yıllık iktidarı, hele son üç yıllık performansından sonra hala Tayyip Erdoğan’ı tanıyamadıysanız ben ne diyeyim?
Karşımızda, kendisi ve ailesiyle doğrudan bağlantılı 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının üzerini kapattıran, soruşturmaları engellemek için savcıları, hakimleri hapse attıran bir ‘siyasi’ var…
Ankara’nın göbeğinde yolsuzluğun ve hukuksuzluğun abidesi kaçak sarayı dikip içinde yaşayan, pişkince “Yabancılar sarayı görünce burası büyük bir devlet diyor” diyebilen bir ‘kişilik…’
Cumhurbaşkanlığı seçildikten sonra fiilen ‘başkanlık’ sistemine geçen, seçim öncesinde miting alanlarına çıkıp elinde Kur’an sallayan, Meclis’in iradesini ipotek altına almış bir ‘sultan…’
15 yaşındaki bir çocuğun cenazesini mitingte yuhlatabilen, Soma maden faciasına ‘fıtrat’ diyen, madenci yakınınını tekmeleten, her türlü muhalif sesi terörle bağlantılandırıp susturan bir ‘lider…’
IŞİD’e ve diğer cihatçı örgütleri beslemeye dayalı ‘Suriye politikası’ iflas etmiş, barış sürecini çıkarı için tekmeleyip bir yana atmış, terör ve şiddet girdabında Pakistanlaşan bir Türkiye yaratmış bir ‘reis.’
Merkez Bankası’na, hukuka, medyaya, sivil topluma, akademiye, kadına, kısacası her şeye karışıp müdahale etmeyi kendinde hak gören bir ‘otokrat…’
‘Ak tolgalı beylerbeyefendisi’nin maceraları say say bitmez… Bunların hesabını vermemek için tek çaresi var: Başkan olmak.
Soru: Böyle bir karakter siyaseti vesayet altına almışken, hangi kural, hangi mantık, hangi kanun ‘normal’ işler?
Cevap: Hiçbiri.
Erken değil, tekrar seçime kendinizi hazırlayın
Peki bundan sonra ne olur?
Meseleye, ‘Recep Tayyip Erdoğan kanunlardan faydalanarak süreci nasıl manipüle eder?’ diye bakmak lazım.
Bu nedenle ‘erken seçim’ değil, ‘tekrar seçim’e kendinizi hazırlayın. Gün gün anketlere bakarak oy hesabı yapan, geçerli bir seçimi yok sayan bu zihniyet için kasım, erken bir tarih. Yani seçimin yenilenmesini mümkün olduğunca uzatmak ve geçici bir bakanlar kuruluyla ülkeli öyle birkaç ay değil, daha uzun bir süre yönetme ihtimali ortaya çıkıyor…
Suruç sonrası engellenen 100 kadar haber sitesinden sendika.org’da Özay Göztepe, ‘Asıl amaç erken seçim değil’ (27 temmuz 2015) diyerek şöyle yazmıştı: “… TBMM’nin 1 Ekim’e kadar tatilde olduğu düşünülürse (Türkiye’ye herhangi bir saldırı olması durumunda) Erdoğan, orduyu kullanma yetkisini elinde bulundurmakta ve bilindiği gibi bu savaşı uzun zamandır istemekte. Peki savaşın AKP’ye getirisi ne olacaktır? Her şeyden önce Türkiye’nin bir savaş durumunda olması halinde Anayasa’nın 78. maddesine göre TBMM seçimleri, bir yıl geriye bırakılabilir. Üstelik geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.”
Geçici hükümet bir yıldan fazla işbaşında kalabilir
Avukat Fikret İlkiz, 3 Ağustos’ta bianet’e ‘seçimlerin yenilenmesi kararı’nın nasıl alınacağını tane tane yazdı: “Cumhurbaşkanın ‘seçimlerin yenilenmesine’ karar vereceği çok açık. Sonra ne olur? Seçimlerin yenilenmesine karar verildiği için Türkiye, ‘Geçici Bakanlar Kurulu’ ile yönetilmeye başlanır (Anayasa Madde 114).
(…) Geçici Bakanlar Kurulu için güvenoyuna başvurulmaz. Geçici Bakanlar Kurulu ‘seçim süresince’ ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür. Demek ki, en az bir yıl ve daha uzun bir süre ‘geçici hükümet’ olarak işbaşında kalır.”
İlkiz, yazısını şu cümleyle bitirmiş: “Çok söylenen haliyle ‘milli irade’ var ama yok; başkanlık sistemi yok ama var ve yürürlükte!”
Durum daha zarif anlatılamazdı. Hala Türkiye’de ‘normal’ bir sürecin işleyeceğine inananlar için üzgünüm. Çoktandır RTE tipi başkanlık sistemiyle yönetiliyoruz, haberiniz yok.