LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
Geçtiğimiz hafta, iktidara yakın medya mensupları arasında bir kavga başladı. Peki bu kavga ne anlama geliyor? Neyin münakaşasını yapıyorlar? Esasında AK Parti’de ne oluyor?
Edindiğim kulis bilgileri ışığında gördüğümü, anladığımı sizinle paylaşayım.
Yaklaşık sekiz ay önce Star gazetesindeki tasfiyelerin arka planı hakkında şöyle yazmıştım: “Erdoğan’ın isteklerini ‘Tamam yapalım, ama şuna da dikkat edelim’ diyerek tartışmaya açanlar; bu istekleri yerine getirirken denge gözetip ayak sürüyenler tasfiye ediliyor. Yerlerine açıkça çatışmadan yana olan, emirleri gözü kara ve hesapsızca uygulayacak birileri getiriliyor. ‘İktidarı korumak için bazı şeyleri sineye çekebiliriz ama demokrasi süsü verelim’ diyenler bir bir gidiyor. ‘Erdoğan için gerekirse ölür, öldürürüz’ diyenler geliyor.”
Yol arkadaşları dışarı, devşirmeler içeri
Tasfiye hemen hemen tamamlandı. İşte bunun neticesinde ciddi bir ayrışma oluştu.
Hem medyadan, hem bürokrasiden, hem de milletvekili listelerinden çıkarılanların çoğu, AK Parti’nin ideolojik tabanından gelenler. Yani AK Parti’nin kuruluşundan itibaren Erdoğan’a yol arkadaşlığı yapan, İslamcı mahalleden gelenlerin önemli bir kısmı dışlandı. Yerlerine ise Erdoğan’a sadakati tek değer gören devşirmeler getirildi.
Bu tablo, hem partide, hem tabanda büyük bir tartışma başlattı ve ciddi bir ayrışmaya sebep oldu. “Bu partinin bir ideolojisi, değerleri var. Esas olan AK Parti’dir, onu korumamız gerek” diyenler bir tarafta, “Esas olan Erdoğan’dır o kimle isterse çalışır, politikayı o belirler” diyenler diğer tarafta.
İlk işaret medyada
Ayrışmanın ilk işareti medyada görüldü. ‘Yandaş medya’ denilen yapı, Erdoğan medyası ve AK Parti medyası diye iki gruba ayrıldı.
AK Parti’den de önce var olan İslamcı yayın organlarından Yeni Şafak, Akit ve Kanal 7’nin de bulunduğu grup AK Parti medyası; Sabah, Star, Akşam ve 24 TV’nin de bulunduğu grup ise Erdoğan medyası olarak konumlandı.
AK Parti medyası dediğimiz İslamcı medyadaki Erdoğancı gazetecilerin kimisi Sabah’a, kimisi Star’a kimisi de 24 TV’ye, yani Erdoğan medyasına transfer edildi. Erdoğan medyasındaki İslamcılıktan gelen gazetecilerin işine son verildi.
Siyasetteki işaret fişeği Arınç-Gökçek kavgası
Benzer bir ayrışma parti içinde de mevcut. Bülent Arınç ile Melih Gökçek arasındaki kavga, Erdoğancılar ile AK Partililer arasındaki sürtüşmenin su yüzüne çıkan ilk işaretiydi.
Parti içinde Erdoğan’ın AK Parti iktidarına ciddi zarar verdiğini, söz ve davranışlarıyla iktidar olanağını da tehlikeye attığını düşünenler çoğunlukta. ‘Her şartta Erdoğan’ diyenlerin oranı hayli düşük.
Adı konmamış isyan
Partide ve İslamcı çevrelerde, Erdoğan’ın başlattığı İslamcıların tasfiyesine karşı bir direnç oluşuyor. Hatta adı konmamış bir isyan var. Bizim, gazete köşelerinde gördüğümüz kavgalar, sadece bu gazetecilerin başlattığı, münferit kavgalar değil. AK Parti’li bakanların, genel başkan yardımcılarının, mahallenin önemli isimlerinin de arka planda destek olduğu bir kavga bu.
Parti içindekiler, ‘Seçimden önce parti zarar görmesin’ diye açıktan bir tavır koymuyor. Çünkü partiyi Erdoğan’ın etkisinden kurtarıp yeniden söz sahibi olacaklarını düşünüyorlar.
Seçim sonrasına bırakılan kitap
Fakat seçim sonrası ortalığı toz duman kaplayacağı kesin. Tartışmaları büyütecek, Erdoğancılar ve İslamcılardan oluşan AK Parti’liler ayrımını daha da netleştirecek bir faktör daha var: Abdullah Gül’ün danışmanı Ahmet Sever, Gül’ün yedi yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde gördüklerini, duyduklarını kitaplaştırdı.
Kitap hazır. Ancak yayınlanması, Gül’ün ricası üzerine, seçim sonrasına ertelendi. Çünkü kitapta Gül’ün AK Parti’deki tartışmayı alevlendirecek, Erdoğan’la alakalı çok önemli sözleri olduğu söyleniyor.
Üstelik kitabın içindeki bilgiler Gül tarafından okunup onaylandı da.
Davutoğlu’yla gitmeyecek, ama kimle ve nasıl?
Gidişattan rahatsız olanların sessiz kalmalarının bir diğer nedeni ise Davutoğlu’nun yetersizliği. Çünkü Ahmet Davutoğlu ile bu işin gitmeyeceğinin farkındalar.
Bu nedenle ‘Esas olan AK Parti’dir’ diyenlerin birinci amacı partiyi bir şekilde Erdoğan’ın kontrolünden kurtarmak. Gelgelelim bunu kimle nasıl yapacaklarını bilmiyorlar.
İki taraf da asıl sorunu ıskalıyor
Kavganın iki tarafının da derdi daha demokratik bir Türkiye değil.
Erdoğancıların derdi; her kurumda, her alanda Erdoğan’ın tek söz sahibi olduğu bir ülke yaratmak. AK Parti’lilerin derdi ise Erdoğancıların neden olduğu tahribatı durdurup iktidarı sürdürmek.
Ne yazık ki iki taraf da kötü gidişatın gerçek nedenini ıskalıyor.
AK Parti’nin demokrasiden, özgürlükçülükten, çoğulculuktan, barış dilinden ve yenilikçilikten uzaklaştığı için kan kaybetmeye başladığını bir türlü anlamıyorlar. Esas sorunun yolsuzluklar, adam kayırma ve değerlerden kopuş olduğunu göremiyor.
AK Parti barıştan beslenerek büyüdü. Şimdi kavgadan ve ayrımcılıktan besleniyor. Bu politikaların AK Parti tabanında karşılık bulmadığını fark edemiyorlar.
Dert başka
Anlayacağınız, ‘Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanıdır. Bundan sonra esas olan AK Parti iktidarıdır. Bu nedenle AK Parti’yi korumamız gerek’ diyenlerin derdi ne yazık ki daha huzurlu bir Türkiye değil. Erdoğan’a, daha demokrat, daha özgürlükçü, daha çoğunlukçu, daha eşitlikçi bir Türkiye istedikleri için itiraz etmiyorlar. Onlar için sorun, İslamcıların tasfiye edilmesi ve Erdoğan’ın son dönem etrafına topladığı devşirmeler ve izlediği politikayla AK Parti iktidarını da tehlikeye atması.
Yani, kavganın ardında yatan asıl neden, iktidarın kendi ellerinden kayıp gitmesi.
Yoksa dertleri ülkedeki kötü gidişat değil.