‘Madımak: Carina’nın Günlüğü‘ filmine Sivas Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin ailelerinden tepki geldi. Aileler yaptıkları yazılı açıklamada filmin ‘yeterli duyarlılık ve özen gösterilmeden çekildiği‘ görüşünde olduklarını belirtti.
Türkiye’de ilk kez kurgusal olarak, 2 Temmuz 1993’te, 33 kişinin katledildiği Sivas Katliamı’nı işleyen film olma özelliğini taşıyan ‘Madımak: Carina’nın Günlüğü‘ geçen hafta vizyona girdi. Ancak Madımak’ta hayatını kaybedenlerin yakınları, filmi sert bir dille eleştirdi.
Aileler, film öncesinde kendileriyle detaylı olarak görüşülmediğini, dava sürecinin yeteri kadar araştırılmadığını, filmde bazı yanıltmacaların olduğunu ve gerçeklere sadık kalınmayarak hayatını kaybedenlere saygısızlık yapıldığını dile getirdi.
Elif Kaynar Yavuz, Zerrin Taşpınar, Yeter Gültekin, Rıza Aydoğmuş, Ali Çağan, Perize Doğan, Hüsne Aksuna (Kaya), Mehmet Gündüz, Zeynep Karababa, Mehmet Özer, Gülay Şahin, Ertan Kartal, Serdar Doğan, Avukat Hasan Cem Yılmaz imzalı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Hafızalarımızda kara bir sayfa olarak yer alan Madımak katliamını konu aldığı iddiasıyla, senarist/yönetmen Ulaş Bahadır’ca çekilip, 25.09.2015 tarihinden beri gösterimde olan “Madımak: Carina’nın Günlüğü” adlı filmin yeterli duyarlılık ve özen gösterilmeden çekildiği görüşündeyiz.
Olayın senaryolaştırılması sırasında; katliamdan kurtulanlar ve otelde yakılarak, katledilen canlarımızın aileleriyle detaylı olarak görüşülmediği, katliam sonrasında, yaşananların, yapılan açıklamaların ve bu hususu konu alan diğer görsel-edebi eserlerin yeteri kadar araştırılmadığı yine; 1993’ten beri devam eden yargı sürecinin de iyi araştırılmadığı ortadadır. Kaldı ki senaryo yazarının “insanhaber” sitesine verdiği röportajda da kaynaklarının sığlığının itirafı var.
Filmde; yaşanılan katliam “derin devlet” ilişkileri içerisinde verilmiş ancak linç kültürüyle hareket eden güruh; “kandırılmış bir avuç saf müslüman” olarak gösterilmiştir. Diğer taraftan, 20. yüzyılın bu en karanlık ve acımasız katliamı henüz belleklerde taze iken, katledilenlerin yakınları hala acılarını en derinden yaşarken ve yalnızca bu nedenlerle dahi yeni nesile doğru bir şekilde anlatılması gereken katliam eksik ve hatalı anlatılmıştır. Özellikle olay günü otel merdiveninde çekilen ve artık katliamla özdeşleşen fotoğrafta çaresizce kurtulmayı(!) bekleyen üç şairden biri olan Uğur Kaynar kareden çıkarılmış ve yerine Hasret Gültekin konulmuştur.
Filmin yönetmeni Ulaş Bahadır ile yaklaşık bir sene önce bu konu hakkında görüşüldüğünde yönetmen, yapılan yanlışı bir şekilde düzelteceğini söylemiş ancak filmin gösterim tarihi yaklaştıkça bütün iletişim kapılarını kapatmış ve filmin bir kurgu olduğunu belgesel olmadığını, söz konusu olan sahneyi değiştirmeyeceğini bildirmiştir. Ayrıca tüm uyarılara rağmen gazetelere fotoğrafı yanlış servis etmeye ve kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye de devam etmiştir.
Bu sadece vahşice, tekbir sesleriyle yakılarak katledilmiş Uğur Kaynar’ın değil Hasret Gültekin’in anısına da saygızlıktır. Kendisinin kurmaca olarak adlandırdığı, bize göre ise vicdan tutulması olan bu durum, Sivas Katliamını dünyaya anlatmak için yola çıktığını iddia eden yönetmen Ulaş Bahadır’ın aydın sorumluluğunda davranmadığını, hatta Sivas Katliamına ilişkin kimi gerçeklikleri değiştirerek toplumsal belleği kararttığını göstermektedir. Film, bir senaryo olsa da filmde kullanılan kişiler ve senaryoya konu sahneler gerçektir.
Senarist/Yönetmen senaryosunda, gerçek olaylara, gerçek kişilere ve yaşanmış gerçeklere sadık kalmayarak, katliamda yaşamını yitirenlere saygısızlık etmiş, onların yakınlarının ve katliamdan kurtulanların manevi değerlerini incitmiştir. İlgililerin bu eylem ve davranışlarına karşı gerekli hukuki yollara başvurulması bir gerekliliktir.
Yönetmen, yaptığının bir “kurmaca” olduğunu çeşitli basın organlarına ifade ederken bile, toplumsal belleğimizde derin ve onulmaz yaralar açan ve gerçek faillerinin bir kısmının hala yargı önüne getirilmediği gerçekliği acımızı daha da derinleştirirken, açıklanmasında hafiflik bizleri daha da üzmüştür.”