2009 yılında, Aya İrini’de “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” dağıtım töreni yapılıyor. Kürsüde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.
Ödül verdiği, ödül vermekten öte “Ülkesinden umudunu kesmeyen, bedel ödemek pahasına düşünce sevdasından vazgeçmeyen, otoriter anlayışlara boyun eğmek yerine, eğip bükmeden gerçeği söyleyen aydınlar, bilgeler – yazarlar” diye en onurlu ifadelerle tebcil ettiği isimlerden biri Nazım Hikmet, diğeri Çetin Altan.
2009’dan 2021’e… Çetin Altan’ın oğlu Ahmet Altan’ın yazdıklarından başka suç isnadı olmamak üzere müebbetlik hapis talepleriyle içerde olması sembolik bir anlam taşır mı, gelinen noktayı anlamak için? Kamplaşma politikalarından medet umar hale gelmek nasıl bir şeydir? İnsanların “muhalif” damgası vurularak saldırıya uğraması nedir? İnsanların “haşere” diye nitelenip “itlaf edilmesi”nden bahsedilmesi ve iktidar için bu tür söylemlerin sahipleriyle ortaklık nedir?
Ne dersiniz, Fikri Sağlar türü bir halet-i ruhiyeyi bizim arkadaşlarımız da taşıyor mu? O halet-i ruhiye nasıl tanımlanır? Bir düşüş mü, bir özgüven kaybı mı, o günden bugüne kim nasıl bir kayıp yaşadı, koşa koşa12 yıl içinde “Eski Türkiye kodları”na mı dayandık?