Merhum, “resmî ideoloji” başlığı altında toplayacağımız değerler sistemine en ağır eleştirileri yöneltti, bir Tanzimat sapması olarak ortaya çıkan “aydın”ı yerden yere vurdu ama bugün aynı düşünsel sapmanın oluşturduğu değerler dünyasının (ve elbette cahil cühela takımının) en gözde yazarı durumunda.
Yıllarımız, “Yahu adam size küfrediyor, farkında değil misiniz?” çırpınışıyla geçti.
Hâlâ farkında değiller.
Doğmasına izin vermedikleri (türlü ayak oyunlarıyla doğumunu geciktirdikleri) Oğuz Atay’ı kendi elleriyle öldürdüler. İşledikleri cinayetin de farkında değiller.
Bir tarihte, polemiğe tutuştuğumuz bir gazeteci, benimle “kültür farkını” (!) vurgulamak için, “Sen hiç Galeano okudun mu?” diye sormuştu. O okumuştu da, ne olmuştu?
Ne öğrenmişti?
İçinde bulunduğu “hal”den kurtulmasına yardımcı olmuş muydu öğrendikleri? (Efendim, Galeano Latin Amerika’nın vicdanıymış.)
Nihat Genç daha başarılı metinler yazıyordu oysa. İzzet Yasar daha sarsıcı öykülere imza atmıştı. Ve gözden ırak kalmış Gökhan Özcan daha mütekâmil bir “vicdan”dı.
O Galeano okumuştu ama hâlâ bomboştu.
Tıpkı bizim Borges okuyan (ama ne okuduğunu bilmeyen) mebus arkadaş gibi.