Erdoğan, cumhurbaşkanlığına ‘yükselmiş’ bir siyasetçidir. Devlet hiyerarşisinin tepesinde yer alır ama entelektüel hiyerarşinin hiçbir basamağında kendine yer bulamaz.
Yeryüzündeki birçok siyasetçinin durumu da Erdoğan gibidir.
Gelişmiş ülkelerde, devlet hiyerarşisinin tepelerine yükselmiş siyasetçiler hadlerini bilirler ve entelektüel hiyerarşinin üstlerine kendi çalışmaları, yaratıcılıkları, kitapları, eserleriyle çıkanlara saygı gösterirler.
Onların gelişmişlikleri, hadlerini bilmelerinde, entelektüel hiyerarşiye gösterdikleri saygıda belirginleşir.
Erdoğan haddini bilmiyor. Onun okuduğundan fazlasını yazmış insanlara saygı göstereceğine, o insanlardan ‘itaat’ bekliyor.
Seçilmiş bir siyasetçi gibi değil, kendilerini “tanrının yeryüzündeki gölgesi” olarak gören eski krallar, padişahlar gibi davranmak istiyor… Ki o eski zaman krallarıyla padişahlarının bile “iyi” olanları bilim insanlarına, sanatçılara gösterdikleri saygıyla övülürler tarihte.
Bugün ise gelişmiş herhangi bir ülkenin kralının bir bilim insanına, sanatçıya saygısızlık etmesi söz konusu bile olamaz.