Tutuklu yazar Ahmet Altan, Britanya Yazarlar Cemiyeti’nin dergisi ‘The Author’ için cezaevinden ‘Yazarın paradoksu’ başlıklı bir yazı kaleme aldı: “Beni hapse koyabilirsiniz ama beni hapiste tutamazsınız.”

Fotoğraf: DHA
23 Eylül 2016’da tutuklanan Altan, ‘FETÖ’nün medya ayağına yönelik olduğu öne sürülen dava kapsamında üç kez ağırlaştırılmış müebbet talebiyle yargılanıyor.
Tamamı K24’de yayınlanan yazı özetle şöyle:
“Güneşin ilk ışıklarının çıplak parmaklıklardan geçip parlak mızraklar gibi yastığıma saplandığı yaz sabahları, avludaki saçağın altında yuva yapmış göçmen kuşların oynak ötüşlerini, diğer avlulardaki mahkûmların boşalmış su şişelerini ezerken çıkarttıkları tuhaf çıtırtıları duyuyorum.
Çocukluğumu geçirdiğim geniş bahçeli köşkte ya da nedense – bunun nedenini gerçekten bilmiyorum – Sokak Kızı İrma filmindeki cıvıltılı Fransız sokaklarındaki otellerden birinde olduğum duygusuyla yaşıyorum.
Kuzey rüzgârlarının öfkesiyle parmaklıklara vuran sonbahar yağmurlarıyla uyandığımda, Tuna Nehri’nin kenarındaki, geceleri önünde meşaleler yanan bir otelde, kışın parmaklıklarda biriken karın fısıltısıyla uyandığımda Doktor Jivago’nun saklandığı önü camlı kışlık daçada başlıyorum güne.
Bugüne dek daha bir kez bile hapishanede uyanmadım.
Geceleri maceralarım daha da hareketlenir. Tayland’ın adalarında, Londra otellerinde, Amsterdam sokaklarında, Paris’in gizli labirentlerinde, İstanbul’un sahil lokantalarında, New York’un sokakları arasında saklanmış küçük parklarda, Norveç’in fiyordlarında, Alaska’nın yolları kardan kapanmış küçük kasabalarında gezerim.
Amazon nehirlerinde, Meksika kıyılarında, Afrika savanlarında bana rastlayabilirsiniz.
Bunları bir hapishane hücresinde yazıyorum.
Ama hapiste değilim.
Ben bir yazarım.
Ne bulunduğum yerdeyim, ne bulunmadığım yerde.
Beni hapse koyabilirsiniz ama beni hapiste tutamazsınız.
Bütün yazarlar gibi ben de duvarları rahatça geçecek bir sihrin sahibiyim çünkü.”