Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
TÜSİAD başkanı polis nezaretinde: 12 eylül 1980 darbesi 45 yıl sonra 19 şubat 2025’te tamamlandı.
Şevket Süreyya Aydemir 50 yıl önce şöyle bir öngörüde bulunuyordu: “Zaten, Demokratik denilen ülkelerde Reformculuk da itibarını kaybettiği zaman, ancak şiddet rejimleri konuşur. (…) Bu defa gelecek bir 12 Mart, korkulur ki, ülkeyi, zaten çok mesafe alınan ve Batıda, Polis rejimi olarak anılan nizamlara sürükleyebilir. / Bu ise çok hazin bir sonuç olur. Hele Cumhuriyetin ellinci yıllarında” (Şevket Süreyya Aydemir “İhtilâlin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilâli.”, 1976, s.447).
Aydemir’in öngörüsü çok geçmeden daha o günlerde TÜSİAD’ın ana çağrıcısı olduğu, muhafazakar kesimlerin destek verdiği 12 Eylül 1980 darbesiyle doğrulandı, 1990’lar ve sonrasında bölgedeki çatışmalar ve faili meçhullerin artmasıyla çok daha karanlık bir evreye geçildi.
12 Eylül 1980 darbesi o günden bugüne yaşadıklarımızın ana belirleyicisi oldu, Türkiye bir daha doğru düzgün bir hukuk, aydınlanma ve demokrasi yoluna giremedi. İktidar blokunda ise TÜSİAD’a, MÜSİAD, TUSKON vb. eklendi. Milli cephe, tarikatlar, taşeronlar, çeteler, her geçen gün daha bir ağırlık kazandı. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi de bu sürecin kırılması anlamına gelmedi, sadece nurculuk biraz geriye düştü, 12 Eylül süreci kesintisiz olarak AKP etrafında tarikatların ve milli görüş kanadının daha da ağırlık kazanmasıyla günümüze kadar sürdü.