17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını görmezden gelmeyen medyayı ‘darbe yanlısı‘ ilan eden Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, ’27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat rejimlerinin bülteni gibi’ diye nitelediği basının, 17 Aralık’ta da bu görünümden kurtulamadığını savundu.
Basın özgürlüğüne ‘ahlak’ ön koşulu
Yalçın Akdoğan, TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, yolsuzluk soruşturmalarını haberleştiren, hükümete muhalif yayın organlarına tam anlamıyla ‘kin kustu’.
TRT ve AA’dan sorumlu başbakan yardımcılığı görevini yürüten Akdoğan’a göre ‘Silahların gölgesinde manşet atan, darbelere ve vesayetçi anlayışlara alkış tutan, topyekün savaş manşetleri atan, seçilmiş iktidarlara karşı seferberlik ilan eden, kendisini 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat rejimlerinin bülteni gibi konumlandıran medya’ 17 Aralık’ta da aynı parametrelerle hareket etti.
Basını bu süreçte ‘itibar cellatlığı’, ‘yargısız infaz’ ve ‘kişilik suikastı’ yapmakla suçlayan Akdoğan “Basın özgürlüğü ancak basın ahlakı ile birlikte bir anlam taşır. Basın ahlakının hiçe sayıldığı bir ortamda basın özgürlüğü gelişmez” dedi.
Basın özgürlüğüne ‘ahlak’ ön koşulu getiren Akdoğan için, Freedom House’un yıllık basın özgürlüğü raporunda 15 yıldır ilk kez ‘basını özgür olmayan ülkeler‘ kategorisinde yer alan Türkiye’nin basın özgürlüğünde kaçıncı sırada olduğunun da tek başına bir anlamı yok.
Ne korkar ne de aldırış ederiz
“Medya yasama yürütme veya yargının yerini alamaz. Bu kurumlara efendilik taslayamaz. Biz manşetlerle çarpışa çarpışa iktidar olduk. Ne basının tezahüratlarından korkarız ne de yalan haberlerine aldırış ederiz” sözleriyle vites yükselten Başbakan Yardımcısı, ‘kimseyi susturmak gibi bir dertleri olmadığını’ da ayrıca vurguladı.
Bir gazeteden başka bir gazeteye gitti diye kıyamet koparılıyor
İktidara yakın yedi gazetenin aynı manşetle çıkabildiği Türkiye’de ‘hükümeti yerden yere vuran gazete’ sayısını fazla bulan Akdoğan, yolsuzluk göndermeli yazısı nedeniyle Hürriyet’le yolları ayrılan Yılmaz Özdil hakkında isim vermeden şu değerlendirmede bulundu: “10 binlerce lira maaş alan medya baronları için yatıp kalkıp gündem yapanlar, acaba niçin bin lira maaş ile kayıt dışı çalıştırılıp kapıya konulup basın emekçilerinin meselelerini hiç gündeme taşımazlar. Bir gazeteden başka bir gazeteye gitti diye kıyamet koparılıyor.”
Yaptığımız meşru müdafaa
Medyayı ‘Türkiye’nin ulusal çıkarlarını, birlik ve bütünlüğünü milli güvenliğini tehdit eden uluslararası algı operasyonları’nda kullanılmakla suçlayan Akdoğan, hükümetin basına yönelik tutumunu ise, “Bizim yaptığımız meşru müdafaa” sözleriyle savundu.