• ROTA
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Evde ekmek yapılan günlerde adaleti düşünmek

05/04/2020 20:51


HÜRREM SÖNMEZ

5 Nisan Avukatlar Günü’ydü ve bu geçirdiğimiz en garip 5 Nisan’dı belki de, dileyelim daha zoru olmasın elbette. Ama karantina ve salgının yarattığı ruh hali; bir taraftan da ne yaptığımızı sorgulamak, nereden gelip nereye gittiğimize kafa yormak imkanı veriyor. Hayatın karmaşasına, içinde dönüp durduğumuz kalabalıklarına ara verdiğimiz, dünya gailesinin, gerçekten hayatta kalma gailesine dönüştüğü sadeleşmiş bir vakitten geçiyoruz. Avukatlar da dahil herkes evde ekmek pişiriyor bugünlerde, bunun insan ruhu ile bir bağı olmalı.

Bu yıl avukatlar gününü adı af olmayan bir af ile karşıladık. Yeni infaz yasası düzenlemesi deniyor ama aslında pek de yeni olmayan bu düzenleme ile adaletin yerini bulmasını kendisine dert edinen pek çok avukatın binbir emekle ceza alması için uğraştığı hükümlüler, şimdi devlet eliyle serbest bırakılacak. İş cinayetlerinin, tren kazalarının, maden facialarının sorumluları örneğin. Rüşvetçiler, dolandırıcılar, yoksulun üç kuruşuna, emekçinin ekmeğine göz koyanlar, silahlı külahlı mafyalar ya da belki.. (Bu düzenleme ile ilgili olarak şu güzel ve bilgilendirici yazıya bakmanızı da tavsiye ederim  http://www.sosyalhukuk.org/2020/04/av-hasan-fehmi-demir-yazdi-zamanin-algisi/)


“Düşünmek, muhalefet etmek suç değildir, eline silah almayandan terör suçlusu yaratamazsınız” diye diye ömür tüketen avukatların müvekkilleri ise cezaevlerinde kalmaya devam edecek. Adil bir dünyayı savundukları için, bu yol yol değil dedikleri için tutuklananlar, mahkum edilenler. Oysa ki bugünlerde tam da bunu pek sert tecrübe ediyoruz, dünyanın tutturduğu bu yol, yol değilmiş.

Aralarında avukatlar, gazeteciler, siyasetçiler olan yüzbinlerce insan bulaşıcı hastalık tehdidi altında içerde, biz dışarda… Koşullarımız epey farklı olsa da hepimiz için dev bir tecrite dönüşmüş durumda bugünlerde hayat..

Bir yandan da ücretliler sokakta çalışmaya devam ediyor, fabrikalar, inşaatlar devam; çarkın dönmesi gerekiyor çünkü, dönmesi ve gerektiğinde en zayıfları daha da hızlı öğütmesi belki (bu konuda da Gazete Duvar’da Pınar Öğünç’ün şahane röportaj serisini okumayan kalmamıştır umarım.)

…Ve bir 5 Nisan’ı daha idrak ederken, sokaklarda, evlerde, cezaevlerinde adil, insanca bir düzen kuramamış durumdaysak, neye yarıyor hukuk bilmek diye düşünüyor insan…Nerede halkın ekmeği olan adalet? 

Kendisi de aslında aristokrat sınıfa mensup olan ama mensup olduğu sınıfı reddeden pozitivist 19. yüzyıl düşünürü St. Simon ünlü Parabol’ünde sorar;  “Fransa’nın kralı, bütün yönetici sınıfı, aristokratları, hakimleri, memurları ölüverse bir gecede ne olur? Fransız halkı duygusaldır, üzülür, biraz yas tutar ama sonra hayat devam eder. Hakkında ceza davası açılmasına neden olur elbette bu sorusu. Oysa şunu söylüyordur St. Simon Fransa’nın sanatkarları, bilim insanları, zanaatkârları gittiğinde, yerlerine yenileri yetişene kadar ruhsuz bir vücut olur Fransa.”

Şimdi gelin avukatları da dahil edelim St. Simon’un listesine, sadece avukatları yok eden bir virüs olsaydı örneğin, ne olurdu acaba… Tamam pek çoğumuz kötü insanlar değilizdir, sohbetimiz de fena değildir, arkamızdan biraz üzülürsünüz muhakkak, biraz da sıkıntı, karışıklık olur belki ama hayat devam eder nihayetinde…

Her gün sadece ölü sayısı konuşulan, gelecek günlerin belirsizlik arz ettiği zamanlarda, salgın hastalıkta, savaşta, doğal afette, bizim hukuk bilgimizin neye yarayabileceğini düşünmek için, iyi bir fırsat verdi evren bize şu an. Avukatlık her koşulda hayatı savunmaktır, insanca, onurlu bir hayatı. Lakin ölümün münferit elim bir hadise olmaktan çıktığı, toplu ölümlere dönüştüğü, istatistiki çalışmalar ile artış eğrisinin ne zaman düşüş eğrisine geçeceğine dair matematik hesabının yapıldığı bir ortamda hukuk neyi savunur? Ya da seçimler keskinleştiğinde, mesele solunum cihazının daha genç olan hastaya takılması mecburiyetine dayandığında hangi hukuk kuralı tartışılır?

Şu günlerde sağlıkçılar hayat kurtarmak için kendi canlarını tehlikeye atıyor, müzisyen konser veriyor, resim öğreten, yoga yaptıran, ders anlatan…Fırıncılar ekmek yapıyor şu an bizim için, ekip biçenler sayesinde aç kalmıyoruz, gencecik çocuklar çalışıyor fabrikalarda, marketlerde…Hayatla bağımız kopmasın diye, hayatta kalalım diye, bu hayatı neden sevdiğimizi unutmayalım diye…Ve lakin şu an hukuk bilmek, evde ekmek mayalamaya bile kâfi gelmiyor…

Çok sevgili bir meslektaşım, Nietzsche’nin sözünü gönderdi bu sabah; “İki temel sorunu vardı insanlığın” diyor. “Adaletsizlik ve anlamsızlık, birine karşı hukuku bulduk, diğerine karşı sanatı. Ama insanlar hukuka ulaşamadı ve sanat da insanlara.” Hayatın anlamını çok daha fazla sorguladığımız şu zamanda, sanat bizi hayatta tutmak için akıllı telefonlarla evlerimize girebiliyor ama hukuk ‘yeni infaz yasası‘ oluyor, insanların en azından hayat hakkının korunmasında eşitlenmelerinin gerektiği bir ortamda dahi egemenin bekâsı için direniyor. 

İnsanlık tarihi önemli bir dönemece girdiğinde, hayattaki tüm diğer endişeler, teferruatlar topluca elenip de mevzu en asli faaliyetimiz olan ‘hayatta kalma’ noktasına geldiğinde, hukukun ne dediğini bilmek derde derman olmuyor. Ülkeler birbirinin tıbbi malzemesini gasp ediyor vardığımız yerde.

Bu yüzden mühim, hayat ‘olağan‘ tabir ettiğimiz, oysa aslında hiç de olağan olmayan koşullarda giderken verilen haklar mücadelesi, özgürlük ve eşitlik kavgası. Aynı yolu sırtınızda aynı kaya ile tekrar tekrar tırmanmaya benzeyen adalet arayışı. Koşullar ‘olağandışı‘ olduğunda her şey çığırından çıkmasın diye.

Aksi halde; bir savaş patlak verdiğinde, bir depremle sarsıldığımızda, bir salgın çıktığında ‘neden yoksullar daha çok ölüyor, biz evlerimize kapanırken mülteciler, evsizler nereye gidecek, sağlığa erişim hakkı herkesin hakkı değil mi, sosyal devlet hayatta neye karşılık gelirdi’ gibi daha pek çok soru ile kalıveriyoruz böyle baş başa. 

Madem avukatlar günüydü, tekrar tekrar düşüneceğiz dünyanın düzeni üstüne, kendimize örnek aldığımız bu dünyadan göçmüş üstadlarımızı anacağız, daha refah içinde bir hayat, mal, mülk, şöhret için değil, daha adil bir dünya tasavvuru ile yaşamış hukukçuları hatırlayacağız. Buhran zamanlarında insan onurunu ve dayanışmayı nasıl diri tutacağımızı, bu buhrandan sonra ne yapacağımızı düşüneceğiz.

Bir de belki ekmek yaparız evde, adalet yerine.

Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.

Bakarsınız bol olur bu ekmek,

bakarsınız kıt,

bakarsınız doyum olmaz tadına,

bakarsınız berbat.

Azaldı mı ekmek, başlar açlık,

Bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya

B.Brecht

NOT : 5 Nisan Avukatlar Günü’ydü ama ben sağlık çalışanlarını kutlamak, onlara minnetimi ifade etmek istiyorum. Birkaç gün önce bu dünyaya veda eden Cemil Taşçıoğlu hoca şahsında, hukukçuların düzeltmeyi beceremediği şu dünya düzeni alt üst olduğunda dahi hayat kurtarmaya devam edebildikleri, bir ömür boyu insanlık için iyi ve hayırlı bir şeyler yapabildikleri  için.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Hürrem Sönmez

SON HABERLER

HRW’den kadına şiddet raporu: Kolluk ve yargı da adaleti sosyal medyadan bekliyor

CANAN COŞKUN [email protected] / @canancoskun İnsan Hakları … Devamı...

AKP’li Tayyar, Erdoğan’ın danışmanını hedef aldı

AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Şamil Tayyar, Cumhurbaşkanı … Devamı...

Aldığı uyuşturucu limon tozu çıkınca savcılığa şikayette bulundu

Bursa'nın Gemlik ilçesinde aldığı uyuşturucu madde limon tozu çıkan şahıs … Devamı...

ABD’de bireysel silahlanma: Her 100 kişiye 120 silah düşüyor

ABD'nin Teksas eyaletinde 19'u çocuk 21 kişinin can verdiği silahlı okul … Devamı...

MEB’den Türkiye Maarif Vakfı’na 1,8 milyar liralık kaynak

Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden Türkiye Maarif Vakfına 1 milyar 871 … Devamı...

ABD Dışişleri, ‘Suriye’ye operasyon’ konusunda Türkiye’yle temasa geçmiş

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın … Devamı...

Fransa’da ‘çabuk ol köle’ mesajına 1000 avro ceza

Fransa’da mahkeme, çevrimiçi yemek sipariş şirketi kuryesine “Çabuk ol … Devamı...

Adana’da bir öğrenci cep telefonuyla konuşurken uçurumdan düştü

Adana'da cep telefonuyla konuştuğu sırada 50 metrelik uçurumdan düşen … Devamı...

TURKEN Vakfı’ndan Kılıçdaroğlu’na yanıt: Faaliyetlerimiz şeffaf şekilde paylaşılıyor

TURKEN Vakfı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun iddialarına yedi … Devamı...

Avrupa Konferans Ligi’nde kupa Roma’nın: Mourinho tarih yazdı

Avrupa Konferans Ligi finalinde Feyenoord'u 1-0 yenen İtalyan ekibi Roma … Devamı...

Salgının öğrettiği 10 iletişim kuralı
Siyasal İslam ve demokrasi idealleri pratikte buluşamıyor

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1668 gündür hapiste

YAZARLAR

Ukrayna’dan Suriye’ye uzanan faylar

Bahadır Kaynak

Benim mezhepçi tanışlarım, aslında yok muydu?

Murat Sevinç

‘Hikaye’ olma hikayeler yaşa

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazarlar yazılarından sessizce çekilmesini bilmeli!

Mustafa Dağıstanlı

Kılıçdaroğlu aday olursa…

Levent Gültekin

Şöyle doya doya küfür de mi etmeyelim: Erşan Kuneri’nin düşündürdükleri

Arzu Uzunali

İsveç Köftesi, Kürt Böreği

Bahadır Kaynak

GÜNÜN 11’İ

Atılım Murat: Türkiye’nin ‘çok zorlanacak ülkeler’ listesinde yer alması üzücü

Dilek Güngör: Türkiye pandemi sonrası yakaladığı avantajı da kaybedecek

Kaan Sezyum: ‘2023’te kendi ejderhamızı yetiştireceğiz’ dense bile daha anlamlı

Tuncay Mollaveisoğlu: Erdoğan, kendisini Abdülhamit’in yansıması gibi görüyor

Esfender Korkmaz: Hükümet bilerek veya bilmeyerek istikrar önlemi almıyor

Alaattin Aktaş: Seçimin ne zaman yapılacağının ipucunu verecek tarih

Murat Muratoğlu: Uzaya giden astronotlar için şehir hastanesi de ihtimal dahilinde

Yılmaz Özdil: Valilik, otomatik silahlarla atış talimi yapanları kontrol ediyor mu?

Abdurrahman Yıldırım: İç içe geçmiş negatif döngüler süreci

İbrahim Kahveci: Merkez dövizleri satmadıysa 20 milyar dolar nerede?

Barış Yarkadaş: İktidar, muhalefetin zaafını yakaladı ve sonuna kadar kullanıyor

Erzurum’da bulunan yavru kurtlar biberonla besleniyor

Salep soğanı toplayanlara 218 bin lira ceza

‘100 çocuklu doktorun kızları’: İki kadından Netflix’e ‘bizi ifşa ettin’ davası

Yavru karaca korumaya alındı

Bruce Willis basket attı: Hastalığı sebebiyle oyunculuğu bırakmıştı

Uzay’a gitmek için şimdiye dek 225 kişi başvurmuş

Futbolda Türk takımlarının Avrupa’daki yol haritası

Yaşlılar para ve bakım karşılığında ötenaziyi kabul eder mi: Japon yönetmen Cannes’da sordu

Ağzını açamıyordu: Dalgıçlar 12 metrelik balinayı ağlardan kurtardı

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SANAT
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • E-mail
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi