(…) beş ayda fikrini değiştirip “İki topuğu üzerinde gerisin geri dönen” bir topluluğa sesleniyorum.
1 Kasım’dan bu yana Türkiye’nin eskiye göre çok daha iyi yönetildiğini düşünüyor musunuz; daha doğrusu ‘değdi mi?’
Temel hakların kullanılabilmesinde düne göre daha ilerde bir yerde miyiz?
(…) Türkiye’de hukukun dünya sıralamasında kaçıncı lige düştüğünü filan da es geçelim.
Dış ticarette durumumuz iyileşmiş midir? Diplomatik ilişkilerde ve dış politika yönetiminde bir arpa boyu yol aldığımızı kim ileri sürebilecek?
Hazine yönetimi, kamu hizmetlerinin finansmanı, para politikaları, işsizliğin azaltılması gibi kalemlere gelelim. Tamam, hukuku, anayasayı, temel hakları, basın hürriyetini filan boşverdik de en azından can güvenliği konusunda beş ay, bir ay öncesine kadar bir iyileşme sağlandığını söyleyebilir misiniz?
Eksiğine, kusuruna rağmen ‘Düzeltse düzeltse yine bunlar düzeltir’ ümidiyle ‘istikrar’ı tercih ettiniz, güvenilir markaya yöneldiniz ve tercihinizin bir aylık faturası inanılır gibi değil.
Güney sınırımızı koruyalım derken kuzey komşumuza gırtlak gırtlağa geldik. Hapisteki gazeteci sayısında azalma yerine, -sâye-i devletinizde- anlamlı artışlar kaydediliyor. Yirmiye lakın ekran ve radyo susturuldu. Afedersiniz döviz bile, -sanki ortada ne varsa- tırmanmaya başladı.
İstikrar nâmına elimize geçen tek şey, kötü yönetimin kökleşmesi oldu.
Bu tablo, güvendiğiniz o markanın değil sizin eserinizdir ve öyle zannediyorum ki günün birinde torunlarınıza, ‘1 Kasım’da topuğu üzerinde dönenlerden biri de bendim’ demekten çekineceksiniz.