Başbakan Binali Yıldırım, partili cumhurbaşkanlığı adıyla referanduma götürülen ‘başkanlık sistemi’ne ‘Evet’ kampanyasının düğmesine torunu Ecemsu’yla birlikte bastı.
Ankara Arena’daki kampanya toplantısında kürsüye torunuyla birlikte çıkan Yıldırım, konuşmasına çocuklara selam göndererek başladı.
Yıldırım’ın konuşmasından satır başları şöyle:
“Sevgili çocuklar… Siz hayatsınız, siz umutsunuz. Sizler beklediğimiz baharın müjdesiniz. Bu baharın muştusunu siz taşıyorsunuz çocuklar. Ey çocuklar… Ne güzle söylemiş üstat Necip Fazıl, ‘Annesi gül koklasa ağzı gül kokacak çocuk.’ Ne güzel demiş Nazım Hikmet… ‘Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne…’ Sevgili Ecemsu… İşte şu muhteşem kadro yarınları inşa edecek.
Bundan 16 yıl önce köklü bir çınarın taze filizi olarak bu yola başladık. Değişim heyecanımızdan hiçbir şey kaybetmedik. Devrimci kimliğimizi hiç yitirmedik. Her gece başımızı yastığa koyduğumuzda, ‘Bugün Allah için ne yaptık, millet için ne yaptık’ diye muhasebe yapmaktan asla vazgeçmedik.
Mustafa Kemal’e de ‘Hayır’ diyenler oldu
Korkaklar asla zafer anıtı dikemezler. Yeniliğe ‘Hayır’ diyenler ortaya hiçbir eser koyamazlar. Sultan Alpaslan o kahraman ordusuyla Malazgirt’e gelirken onun planına ‘Hayır’ diyenler oldu. Ama o aldırış etmedi ve tarihin akışını değiştirdi.
Selahattin Eyyubi Kudüs’e giderken ona da ‘Hayır’ diyenler oldu. Ama o korkaklara aldırış etmeden tarih yazdı.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’a giderken ona da ‘Hayır’ diyenler oldu ama bunlara prim vermeden bir çağı kapatmış bir çağı açmıştır.
Gazi Mustafa Kemal, Samsun’a giderken ona da karşı çıkanlar, ‘Hayır’ diyenler oldu. Mütareke basını hep bir ağızdan hayır diyordu. Gazi Mustafa Kemal bunların hiçbirine aldırış etmedi. Geldi Anadolu’da yeni bir ruh inşa etti.
Gezi ve 17 Aralık’a gönderme
‘Gezi olayları provokasyondur’ dedik. ‘Hayır’ dediler, biz ‘Evet’ dedik. ’17-25 Aralık kumpastır’ dedik. ‘Hayır’ dediler, biz ‘Evet’ dedik. 15 Temmuz’da ülkeyi işgale geldiler, Meclis’i bombaladılar. Milli iradeyi ortadan kaldırmak istediler. Biz ‘Yıkamazsınız, öldüremezsiniz. Bu bir kalkışmadır’ dedik. Cumhurbaşkanımız ilk andan itibaren ölümüne milletimle diyerek kahramanca bütün bunların karşısında durdu. Biz onların ‘Hayır’larına ‘Evet’ diyerek bugünlere geldik.
Yargı hem bağımsız hem de tarafsız olsun diyoruz. Peki bunun nesi yanlış? CHP buna niye karşı çıkıyor. CHP yargının bağımsız ve tarafsız olmasını istemiyor mu? Milletimizin takdirine bırakıyorum.
‘Üç senede hangi işi tamamlayacaksınız?’
Seçim bitiyor, tebrikler başlıyor altı ay. Kaldı 3,5 yıl. Sonda vedalaşma ziyareti. Elde kalıyor üç sene. Üç senede hangi işi tamamlayacaksınız? Bu bürokrasi ve kırtasiyecilikle bu projeleri nasıl bitireceksiniz? Şimdi beş yılda seçim yapılacak, iki sandık kurulacak birinde Cumhurbaşkanı diğerinde Meclis’in milletvekillerini seçeceksiniz. Bu değişikliğin en önemli getirdiği şey bu. Aynı anda iki sandık.
‘Güvenoyu vekile kalmıyor’
Güvenoyu kalkıyor çünkü millet güvenoyunu doğrudan veriyor. Vekillere bırakmıyor bu işi. Meclis denetimi, genel görüşme aynen devam. Meclis araştırması aynen devam. Meclis soruşturması aynen devam. Yazılı soru, milletvekilleri bütün bakanlara, başkan yardımcılarına yazılı soru verebiliyor. 15 gün içinde de cevabını alacak.
Anayasa’yı yazarken Cumhurbaşkanının yetkilerine o zaman Evren Paşa, Aldıkaçtı hocaya, “Sen parlamenter sistemi bırak, başkanlık sisteminde ne varsa onu yaz” diyor. İşte iş orada bozuluyor. Sistemin çivisinin çıkması bu olaydır. Bir yandan parlamenter sistemi düşüneceksiniz bir yandan Cumhurbaşkanına başkanlık yetkisi vereceksiniz. Sorumluluk yok, sadece vatana ihanetten suçlanabilir. Vatana ihanet diye bir suç var mı ceza mevzuatımızda?
‘Hani nerede sorumsuz cumhurbaşkanı’
Şimdi diyoruz ki yetkiler var ama sorumluluk var. Başbakanın yetkilerini Cumhurbaşkanına veriyoruz. Bakanlar Kurulu kararı yerine Cumhurbaşkanı Kararnamesi getiriyoruz. Değişiklik bu. Bakanları Cumhurbaşkanı atayacak veya görevden alacak.
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar her suçtan yargılanabiliyorlar. Bugünkü orandan daha düşük, daha önce Meclis’teki milletvekili sayısının yüzde 75’iyle Yüce Divan’a gönderilirken bugün yüzde 66’sının evet kabul oyuyla gidebiliyor. Hani nerede burada Cumhurbaşkanı sorumsuz. Cumhurbaşkanı millete karşı sorumlu ve Meclis’e karşı sorumlu.