Aslında mesele Türkiye’de bütün sorunların gelip bağlandığı gibi cehalet, bilgi eksikliği, mantıksızlık da değil, zihnimiz sürekli kendi hazır doğrularını teyit etmeye meyilli, duygularımız mantığımızın önüne bu yüzden geçiyor.
Böyle bir zihni tembellikle malul ve bunu da bir kusur olarak görmeyen ya da bunun bir kusur olduğunun genel kabul görmediği bir toplumda, kaçınılmaz olarak politika da kutuplaşma bataklığına düşüyor.
Olaylar bir de bu hassasiyetlerin arttığı bir seçim arifesinde geçiyorsa herhangi bir konuda konuşmak iyice zorlaşıyor.
Hele de konuşulacak konu kötü hatıraların olduğu yakın geçmiş hakkında ise.