BARIŞ GERÇEKER*
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yeni yılın ilk iş gününde bizlere bir sürpriz yaptı. Uzun yılların tartışmalı konusu, hemen herkesin önce ak dediğine sonradan kara dediği yabancı oyuncu meselesiyle ilgili radikal ve pek çoklarınca şaşırtıcı bir karar aldı ve sayıyı ‘neredeyse serbest’ bıraktı.
Yeni bir rakam: 28
Yenilik sadece yabancı-yerli sayısıyla başlamıyor. Bir ’28’ rakamı giriyor hayatımıza. Şimdiye kadar kulüpler oyuncu lisanslama periyotlarında sınırlı sayıda oyuncu bildirmezlerdi, sayı serbestti. Şimdi 28 oyuncu bildirecekler.
Böylece Avrupa Kupaları’na katılan takımların UEFA’ya 25 kişilik kadro bildirmesi gibi, yerel lig için de bir 28 oyuncu kısıtlaması gelmiş oldu. Halihazırda oynanmakta olan 2014-15 sezonunda maç kadrolarına 28’in üzerinde isim alan tek takım kapsamlı bir kadro revizyonuna giden Trabzonspor (29 oyuncu). O nedenle çok sıradışı durumlar olmadıkça 28 makul bir rakama benziyor.
Yarı yarıya
Kuralın ikinci aşamasında bu 28’in yarısının yerli yarısının yabancı olacağı belirtiliyor. Maç kadrosu sayısı olan 18’de ise yedi yerli bulundurmak gerekiyor. Geri kalan 11 yabancının tamamı aynı anda sahada olabiliyor. 28 oyuncu içerisinde en az bir Türk vatandaşı kaleci olması zorunluluğu var.
Yine, UEFA’ya kadro bildirimlerindekine benzer bir ‘kulüpte yetişmiş-ülkede yetişmiş’ oyuncu kotası var doldurulması gereken. En az dört Türkiye’de yetişmiş oyuncu olması gerekiyor 28 kişilik kadroda, en az ikisi de kulübün kendi altyapısından olmak zorunda (UEFA kıstaslarında bu rakamlar sırasıyla sekiz ve dört).
Bilinmeyenler
Tabii bu ‘kulüpte yetişmiş-ülkede yetişmiş’ kriterleri için yaş ve süre detayları olmalı, onları henüz bilmiyoruz. Çünkü örneğin, herhangi bir kulüp, mesela Barcelona’nın Messi’ye yaptığı gibi, yabancı uyruklu bir oyuncuyu çok genç yaşta Türkiye’ye getirip altyapısında yetiştirebilir. Bu oyuncu A takımı seviyesine geldiğinde hangi statüde olacak, bilmiyoruz.
Ayrıca Türk vatandaşı olup da Türk Milli Takımı’ndan başka milli takım seçen yerli oyuncular da yabancı statüsünde sayılacak. Ancak daha önce ligde yerli oyuncu statüsü alarak kazanılmış hakka sahip Erkan Zengin, Veli Kavlak gibi isimler bunun dışında tutulacak. Daha önceden bu hakka sahip ama şu anda ligde oynamayan benzer durumdaki Jimmy Durmaz dönerse ne olacak mesela, bilmiyoruz.
Detaylar belirsiz
Statü 2015-16 sezonundan itibaren yürürlükte olacağı için olsa gerek, resmi bir belge henüz TFF’nin internet sitesinde mevcut değil. O nedenle bu neredeyse devrim niteliğindeki kararın satır aralarındaki detaylara hakim olamıyoruz.
Örneğin, TFF Başkanı Yıldırım Demirören bu kural değişikliğinin yerli oyuncu ve altyapıyı teşvik için yapıldığını belirtmiş. Yukarıda sözünü ettiğimiz ikisi altyapıdan dört ülkede yetişmiş oyuncu kriteri 28 kişilik kadrolar içerisinde dolgu görevi görecekse işin oyuncu yetiştirme tarafına pek olumlu hizmet etmeyebilir. Takımlarımızın daha önce daha gevşek zorunlulukları sağlayamadıkları için komik sayılacak cezaları ödemeye razı olduklarını veya 18’i tamamlamayarak eksik kadroyla maçlara çıktıklarını gördük.
Yerli oyuncular için kulüplere teşvik sistemi getirildiğinden ve buna uyan kulübün sezon sonunda 10 milyon TL’ye kadar prime hak kazanabileceği söylenmiş ancak bunun da detayları mevcut değil. Sözü geçen potansiyel prim mevcut durumda örneğin İddaa’dan kulüplerin şimdiye kadar kazanabildiği en yüksek senelik gelirin yaklaşık birbuçuk katı, yani oldukça cazip (Naklen yayın gelirine kıyasla ise cazip değil). Ama bunun kazanabilmenin şartı nedir, soru işareti.
Borç meselesi de muğlak
TFF’nin internet sitesindeki konuyla ilgili haberin devamında kulüplerin transfer yapabilmeleri için vergi, sigorta, oyuncu borcu olmaması gerekliliği ve UEFA-FIFA’da kesinleşmiş borçları olmaması gerekliliğinden de bahsediliyor. Yine muğlak bir kısım…
Ülkede kulüplerin vergi borçları, çok az sayıdaki istisna hariç, düzenli olarak yeniden yapılandırıldığı, affedildiği veya ertelendiği için, bu konudaki gerçek kıstas ne olacak? Kim, kimi, nasıl denetleyecek de transfer yapabilmesi için yeşil ışık yakacak, belli değil. Ayrıca, borç olması durumunda transfer izni tamamen mi elden alınacak, yoksa yine mühletler, miktarlar, barajlar mı söz konusu, bunu da bilmiyoruz.
Pratiğe gelince
Bunlar işin teknik kısmı. Bir de pratik kısmı var.
Ligimizdeki yabancı kısıtlamasının mevcut haliyle kulüpleri oyuncu yetiştirmeye teşvik etmesi gerekiyordu. Naklen yayın gelirlerinin ciddi oranda artmasıyla birlikte lige gelen yabancı oyuncu kalitesi daha homojen bir hale geldiğinden, farkları yerli oyuncular yaratır olmaya başlamıştı, böylece yerli oyuncuların hem bonservis hem maaşları uçmuştu. Bu nedenle kulüpler daha çok kendileri oyuncu yetiştirmeye çalışmalılardı…
Ama olmadı. Dışarıdan alabilecekleri sayı kısıtlıyken, oyuncu da yetiştiremeyince, özellikle uluslararası arenaya çıkan kulüplerimiz için rekabet zorlaştı. AB üyesi ülkeler içindeki serbest dolaşım hakkı, bu birliğe üye ülkelerin AB dışından gelen oyuncularla ilgili düzenlemelere gitmesine yer yer yol açıyor olsa da, Hollanda, Almanya gibi hiç sınır koymayan ülkeler veya İtalya, İspanya ve Portekiz gibi Latin Amerika ülkesi vatandaşlarının bilmemkaç göbek önceki atalarının kökenlerini ispatlarıyla kazandıkları çifte pasaportlarla işin sınırları esnetiliyordu.
İngiliz örneği
İngiltere, şirketleştirdiği ligiyle işi ‘çalışma izni’ne bağlayarak bunu en farklı uygulayan birkaç ligden biriydi ve o izni almak için gereken kıstaslar da oldukça zorluydu. Ancak İngilizler de bu uygulamalarıyla kontrol altına almaya çalıştıkları yabancı oyuncu sayısına rağmen oyuncu yetiştirememekten muzdaripler, bizim gibi.
Hatırlanırsa Rio Ferdinand, Türkiye’deki sistem gibi bir kısıtlamanın Premier Lig için daha doğru olabileceğini dahi söylemişti. Ancak İngilizler milli takımlarının eski kaptanlarının bu önerisine pek kulak asmadı ve yakın zamanda Avrupa ve dünya futbolunu domine eden iki ülke İspanya ve Almanya’nın modellerini incelemeye aldı. Vardıkları ilk sonuç kalifiye yetiştirici eksikliğiydi ve buna eğilme kararı aldılar.
Zamamlama ve kalite meselesi
Şimdi bizde ne olacak? Soru bu. Bu kararın zamanlaması teknik açıdan iyi ve doğru çünkü kulüpler Bosman Kuralı’na göre sezon sonunda serbest kalacak yabancı oyunculara bugünden imza attırma şansına erişecekler. Yani elden kimseyi çıkarmak zorunda kalmadan, bir sonraki sezonun yabancılarını bugünden planlayabilecekler.
Ligimizdeki statü gereği aynısını ligde oynayan yerli oyuncularla yapamıyorlar. Olasıdır ki 2015-16 sezonunda bu 14 hakkın tamamını kullanacak kulüpler olacağı gibi kullanmayanlar da olacak. Bugün de sekiz hakkının tamamını kullanmayan kulüpler mevcut zira. Konu o 14 yabancının kaliteleri ve ligde, futbolumuza ne katacakları.
Sınırın kalkmasıyla ilgili en çok ve sık dile getirilen endişe kalitesiz ve ucuz yabancıların, özellikle Afrikalıların, Balkanlıların ve Kuzey Avrupalıların lige doldurulacağıydı. Bu boş bir endişe değil ama iyimser olmaya çalışalım. Ligimizde halihazırda kalitesiz yabancılar yok değil ancak hem gelir imkanlarının hem sınırın genişlemesiyle ortalama kalitenin yükseldiğini de söyleyebiliriz.
Ya bonservisler?
Bu yeni uygulamanın en merak edilen potansiyel etkilerinden biri ise yabancı sınırının gevşemesiyle yerli oyuncuların bonservis ve maaşlarının normalleşip normalleşmeyeceği. Bunun olması halinde, ligimizde pasaport avantajıyla memura dönüşen yerli oyuncularımızın konfor alanlarını bozup yurt dışına açılıp açılmayacakları merak konusu.
Bu işin arkasında yoğun bir çalışma ve detaylı bir planlama olduğu her satır arasında belirtiliyor. Kısa, orta ve uzun vadeli bir tahminde bulunabilmek için o planlamanın detaylarına daha iyi hakim olmamız gerekecek.
Şu andaki durumda ilk bir iki sezonda ortalığın epey cümbüş yerine döneceği. Mesela 14 yabancılı bir takım küme düşerse PTT 1. Lig statüsünde ne olacak, bilmiyoruz. Bunlar irili ufaklı sorunlar doğuracak ama sonrasında ağızlar yanınca işin yola sokulabileceği izlenimi ağır basıyor.
Tabii bu işin ve kararın devamlılığı olursa… Çünkü biliyoruz ki bizde işler her an yeniden değişebiliyor.
* Spor yazarı