METE ÇUBUKÇU
IŞİD ya da DAİŞ. Yeni Ortadoğu’nun yeni olgularından. IŞİD bir anlayış; barbar savaşçılar halledilse, temizlense bile-ki bu kolay değil- Vahabi/tekfirci anlayışın etkisi uzun yıllar bölgede devam edecek. Yani yeni Ortadoğu’nun önümüzdeki dönemdeki gerçekliği olacak. Üstelik yalnız da değiller, alternatifleri El Kaide ve bazı Selefi akımlar.
Selefi anlayış ılımlı olarak pazarlanıyor
IŞİD komşu coğrafyalara kaysa da ehven-i şer olarak gösterilmeye çalışılan Selefilik bölgede güçlenebilir. Selefi anlayış, örneğin bugün Suriye’de adına ılımlı denilen ama ılımlılığı kendinden menkul katı bir İslami yaklaşımdan başka bir şey değil. Bu anlayış hali hazırda kamuoyuna ılımlı olarak pazarlanmaya çalışılıyor. Yani ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi. Örnek mi? Fetih Cephesi adlı yapı. Fetih Cephesi içinde 3-5 örgüt var ama öncülüğünü El Kaide’nin Suriye kolu Nusra yapıyor. Nusra’yı öne çıkarmamak için Fetih Cephesi bir kamuflaj olarak kullanılıyor. Liderleri Golani Zevahiri’ye bağlı olduklarını yineliyor vs.
Suriye’de ‘son savaş’ yaklaşıyor
Bir parantez açalım: (Şu konuda şüphe yok: Suriye bu haliyle devam etmeyecek. Zaten Suriye’den son günlerde gelen haberler bunun teyit ediyor. Rejim giderek dar bir alana sıkışıyor. Hizbullah’ın çok sayıda kaybı var. Nusra öncülüğündeki Fetih Cephesi’yle IŞİD iki koldan rejimi giderek sıkıştırıyor. Kimilerine göreyse rejim IŞİD’in önünü açarak, IŞİD’le Nusra’yı karşı karşıya bırakmak istiyor, bunun için IŞİD’le işbirliği yapıyor. Batı’nın dikkatini IŞİD üzerinde yoğunlaştırarak rahatlamak istiyor. İsrail ise bu yeni duruma, yani Esadsız Suriye’ye göre kendini ayarlamaya çalışıyor. Ancak, Suriye’de kimsenin kafasındaki plan hayata geçmeyecek, kimsenin istediği olmayacak. Konu zaten bu değil artık. Suriye’de ‘son savaş’ yaklaşıyor. Konu rejim sonrası nasıl bir coğrafyada yaşayacağımız. Kimlerle muhatap olacağımız.) Parantezi kapatalım.
Selefiler de IŞİD’e biat edebilir
IŞİD kendi dışındaki herkese düşman. Irak ve Suriye’deki otorite boşluğu nedeniyle çaresiz ve dışlanmış kitleleri kullanıyor. Dünyanın dört bir yanından gelen barbarlar da sözüm ona halifeliğin topraklarını genişletiyor. Gücünü arttırırsa Selefiler de IŞİD’e biat edebilir. Ya da IŞİD güç kaybederse Selefiler yükselir, Kaide zaten orada. Yani alternatifler birbirine benziyor ya da iki yanlış bir doğru etmiyor Ortadoğu’da. Bir tür seç beğen al durumu.
Fiili bir ‘orta ülke’
Yeni Ortadoğu’nun yeni unsuru olan IŞİD, Suriye ve Irak’ta fiili bir ‘orta ülke’, ‘IŞİDistan’ yaratmış durumda. Suriye’de Rakka’dan başlayarak, Irak’a doğru Anbar eyaletini de içine alan Ramadi, Musul’a kadar uzanan bir hatta (bir kısmı insansız toprak olmakla beraber) kontrolü elinde tutuyor. Suriye’nin yarısı, Irak’ın dörtte birine hakim bir güç.
ÖSO diye bir yapı yok artık
Örgüt, Irak ve Suriye’de bozulan düzen ve otoritenin etkisiyle kent ve kasabalarda halkın desteğini almış bir hareket.
ABD’nin Türkiye ve Ürdün’de yetiştirmeye çalıştığı Suriyeli muhalifler IŞİD’in panzehiri olamaz. Ama rejimin toptan, tüm kurumlarıyla yıkılması da IŞİD için çare değil. Şimdi panzehir olarak Selefiler ve bizzat Kaide olan El Nusra gösteriliyor ki, Nusra Suriye muhalefetinin en güçlü kolu. Zaten kimse ÖSO’dan vs söz etmiyor, öyle bir yapı da yok artık. Şimdilerde yetiştirilen muhaliflerin, rejimin devrilmesinin ardından IŞİD, Nusra gibi gruplara katılmayacağına dair bir garanti de yok.
Sistemi tamamen tahrip edenler şimdi pişman
İran ve Hizbullah ise madalyonun diğer yüzünde işin içinde olanlar. Irak’ta yapılan yanlış şuydu: Ülkedeki tüm kurumsal yapılar yerle bir edildi, ordu, polis ve bürokrasi sıfırlandı. O insanların bir kısmı şimdi IŞİD saflarında savaşıyor, biliniyor mu acaba? Sistemi tamamen tahrip edenler pişman şimdi.
Irak’ta IŞİD’in hakim olduğu bölgelere Şii milislerin oluşturduğu grup (Haşdi Şaabi) kullanılarak operasyon düzenlenmesi de yapılan yanlışların başında geliyor. Her iki ülkede de önemli oranda mücadele verenler hala Kürtler. Bu bölgede doğrudan Sünni gruplar ve aşiretler desteklenerek örgütlenmeleri sağlanmalı.
Suriye’de mezhebi rövanşizm daha kanlı olabilir
Suriye için, nüanslar olmakla birlikte durum aynı. Devlet ve ordunun tamamen dağılması Suriye’deki durumu Irak’tan beter hale getirebilir. Suriye’de ayrıca mezhebi anlamda rövanşizm daha kanlı olabilir. Suriye muhalefeti olarak bilinen yapı ülkede istikrarı sağlayacak bir güce sahip değil. Üstelik Sünnilerin kendi aralarında hangi koşullarda anlaşacağı, kimin öncü olacağı bile belli değil.
IŞİD’e katılımın olduğu her ülke tehdit altında
ABD’nin hava saldırıları görece etkili ama sonuç getirici değil. Zaten bundan sonra IŞİD bulunduğu Suriye ve Irak’tan çatlak bulduğu bölgelere kaymayı sürdürecek, Yemen’e, Suudi Arabistan’a oradan Kuzey Afrika’ya (Libya’da halen mevcutlar) kadar yayılacaktır.
Ne yapmalı?
Birincisi, IŞİD’e katılımın olduğu her ülke tehdit altında. Buna göre önlem almak, geri dönüşleri kontrol etmek zorunlu. IŞİD ve benzeri anlayışları hiçbir koşulda tolere etmemek lazım. Suriye’de kimsenin gerçek anlamda kazanamayacağı savaşı bir an önce ortak noktalar temelinde durdurmak (Bosna örneği), Irak’ta Sünnileri biran önce denkleme sokmak gerekiyor.
Mezhep savaşının öncüsü olmayı hedefliyor
Ama yeni Ortadoğu’da yeni politikalar gerekiyor. Çünkü ‘orta ülke’ ya da ‘IŞİDistan’ denilen bölge artık sadece kendi başında bir bölge değil. IŞİD sadece Suriye ve Irak’ta işgal ettiği bölgelerde değil tüm Ortadoğu’da yönetim isterken, mezhep savaşının öncüsü olmayı hedefliyor. Suriye’nin bu halinde IŞİD bu güce ulaştıysa gelecekte, rejimin yıkılmasıyla nasıl bir noktaya geleceğini düşünmek bile zor.
Herkes kaybedecek
Hem Irak hem de Suriye’de mezhepler ve etnik ayrımlar üzerinden yapılan mücadele IŞİD’in işini kolaylaştırıyor. Rejimin yıkılmasının ardından Nusra lideri Golani Alevilere hayat hakkı tanınmadığını açıkladı. Dürziler, Hristiyanlar ne olacak? Hatta Sünnilere hayat hakkı tanınacak mı, belli değil. Bölgede hangi ülkelerin mezhepçilik yaptığı biliniyor. Bazı ülkeler bu din/mezhep savaşları ve çekişmeleri üzerinden yeni bir bölge inşa etmeye çalışıyor. Bu inşa süreci de kısa sürecek gibi görünmüyor. Ama herkes kaybedecek maalesef.
ABD gözlerini kapadı
Geçenlerde yayınlanan Libya belgelerinde ABD’nin IŞİD’in yayılışı karşısında gözlerini kapadığını öğreniyoruz.
Afganistan’da yapılan yanlış da buydu. IŞİD, El Nusra ve benzeri anlayışlara göz yuman, ondan farklı amaçlarla medet uman hangi ülke olursa eninde sonunda silahın kendisine döndüğünü görecektir. Yakında Suriye’deki ‘son savaştan’ sonra…