Türkiye’nin medyası, ülke gazetecilik tarihinin en büyük tehdit dalgasıyla karşı karşıyadır.
Kendi içinde ağır hastalıklarla malul, dışarıdan da gözü dönmüş bir iktidarın saldırılarıyla mağdur medyadan geriye hür bağımsız ne kaldıysa, şimdi onlar da ‘köküne kibrit suyu ekme’ planlarının hedef tahtasında.
Son günlerde sosyal medyayı çalkalayan, iktidara karşı eleştirel haber ve yorumlara yer veren medya grupları ve büyük şirketlere operasyon hazırlığı yapıldığı yönündeki iddiaları ciddiye almamak gibi bir lüksümüz yok.
Anayasa ve uluslararası anlaşmaların güvencesi altında olması gereken mesleğimize ve medyaya bugüne kadar reva görülenler, bundan sonra olacakların -haydi garantisi demeyelim- habercisidir.
Amaç, ‘üst akıl’ ve egemen partinin organik uzantısı, Sovyet tipi, Kuzey Kore usulü, Orta Asya tarzı bir medya ‘düzeni’ kurmaktır.
Gezi’nin su yüzüne çıkardığı ‘Alofatih’ler, otosansürler; 17-25 Aralık dosyalarının sergilediği ‘havuz’ sistemi, sadece medyadaki yozlaşmanın boyutunu göstermekle kalmıyor, o hedefe ne kadar yaklaşıldığını da anlatıyor.