83 milyon nüfusumuzla övünürken bu sayının kaçta kaçı tüketebiliyor, kaçta kaçı yanlış ekonomik anlayıştan dolayı tüketmez hale gelmiş, ekonomiyi canlandırmak için nüfusun kaçtı kaçını tüketim sürecine dahil etmemiz geremiyor gibi sorulara kafa yoruyor muyuz?
Yormuyoruz.
Oysa çözüm kafadan başlıyor.
Kafayı değiştirirsek yürüyüşümüz de yönümüz de değişecek.
Alıştığımız, yıllarca aşılandığımız sosyal ve ekonomik krizleri fırsata çevirmek ancak böyle mümkün.
Herkesin insanca yaşamaya hakkı olduğu düşüncesini merkeze alan bir ekonomik anlayış bize küresel ekonomide çok daha hızlı basamak atlatacaktır.
Bu anlayış aynı zamanda içerideki çekişmeleri de sona erdirecektir.
Toplumsal barışın sağlanması ve huzurlu, zengin, müreffeh, mutlu bir ülke olmanın yolu kalkınmayı toplumsal sınıfın en altından başlatmaktır.