AZİME ACAR
Bir yalanı kaç kere tekrarlarsak gerçek olur?
Nazi Almanyası Propaganda Bakanı Josehp Göbbels’ten beri bilinen şu ki bir yalan sürekli tekrarladığında ‘gerçek gibi’ görünüyor. Nasıl mı?
ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ı izlemek yeter de artar bile.
İlk 59 günde 247 tane yanlış, yanıltıcı bilgi
Malum, Trump ilk günden beri, her fırsatta medyayı “Siz yalan habercisiniz” diyerek suçluyor, sevmediği gazetecilere soru sorma hakkı vermiyor, haberciliğini beğenmediği CNN, BBC, New York Times gibi yayınların temsilcilerini dahi Beyaz Saray’a almıyor.
Yalancılıkla suçladığı medya ise Trump’ın yalanlarını merak etti.
Washington Post gazetesi, bir ekiple, Trump’ın göreve geldiği 20 Ocak’tan itibaren yaptığı konuşmalar ve açıklamalarındaki yanlış, yanıltıcı bilgileri izledi.
İlk 59 günde günde 133 tane yalan, yanlış bilgi saptadı.
Bu ‘bilgiler’ kendi özgeçmişinden göçmen konusuna kadar uzanıyor. Hatta ucu İsveç’e dayandı.
Gazeteciden yalan haber çıkışı
İsveç yalanına geçmeden önce Trump’ın Almanya Başbakanı Merkel ile bu hafta sonu Beyaz Saray’da düzenlediği basın toplantısına bakalım.
Alman DPA’nın muhabiri Kristina Dunz tarafından Trump’a yöneltilen ‘yalan haber’ sorusu kadar Trump’un yanıtı da tokat gibiydi.
Gazeteci Dunz, “Basında çoğulculuktan niye çekiniyorsunuz? Niye doğru olmadığını bilerek ‘yalan haber’ yayıyorsunuz?” diye sordu.
Trump, soruyu yanıtlarken “Hoş, kibar bir muhabir” diye başladığı cümlesini, ‘basın mensubunun bu sorusuyla ‘yalan haber’ yaydığını’ söyleyerek tamamladı. Belli ki gazeteci sorusuyla Trump’ı kızdırmıştı.
Basın toplantısının ardından twitter’ın başına koşan Trump, “Yalan haberlerden duyduklarınıza karşın, Merkel’le harika bir görüşme gerçekleşti” dedi.
Oysa, bu ‘harika’ görüşmede, gazeteciler ‘Merkel-Trump tokalaşmasını görüntülemek’ istemişler, Merkel bunu Trump’a aktarmış, ancak Trump hiç oralı olmamış, kafasını öte yana çevirmişti. Deyim yerindeyse Merkel’in eli havada kalmıştı.
İsveç’te 1 milyon kişi
Dönelim İsveç yalanına.
Trump, 18 Şubat günü Florida’da düzenlediği bir mitingde şunları söyledi: “Dün gece İsveç’te ne olduğuna bir bakın. İsveç… Kim inanırdı buna… İsveç. Çok sayıda mülteci kabul ettiler. Hiç hayal etmedikleri kadar sorunla karşı karşıyalar.”
Şaşkına dönen ve ‘Ya bizde ne oldu ki’ diye arayıp taramaya başlayan İsveçliler, bir yandan da sosyal medyada “Dün gece çok soğuktu”, “Büyük bir misket köftesi soygunu mu oldu?, “Çıtır ekmekten yüzlerce kişi dişlerini mi kırdı” gibi alaycı paylaşımlarla inceden kafa buldu.
Bu arada İsveç dışişleri de ABD dışişlerinden konuyla ilgili bilgi istedi.
Sabahın köründe bile sosyal medyayı aktif biçimde kullanan Trump, İsveç’e twitter üzerinden yanıt verdi; “…sözlerim, Fox News’ta yayınlanan göçmenler ve İsveç’e ilişkin programa gönderme yapıyordu.”
Trump’un yalan haber ve yanlış bilgilendirmesini protesto için Danimarkalı ressam Soren Vilhelm bir hafta sonra, facebook üzerinden Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bulunan İsveç büyükelçiliği önünde ‘İsveç’teki Olay’ için buluşma çağrısı yaptı.
Binden fazla kişi bir araya geldi, olayın kurbanları (!) için mum yaktı, yapay çiçekler bıraktı.
Wilhelm, “Yalanımı seveyim” diyerek, geceye 1300 kişi katılmasına karşın, facebook’ta yaptığı paylaşımda, ‘1 milyon kişinin katıldığını’ yazdı.
Gerçek, gerçekten gerçek mi?
Olup biteni iyi anlatan tanımlardan birisi post-truth (hakikat sonrası) sözcüğü.
Oxford Dictionary tarafından yılın sözcüğü olarak seçilen ‘post-truth’un tanımı şöyle: ‘Objektif olguların, kamuoyu oluşturmakta duygular ve kişisel inançlardan daha az etkili olduğu bir dönem.’
Oxford Üniversitesi tarih profesörü, The Guardian yazarı Timothy Garton Ash, şubat ayında Hürriyet’ten Çınar Oskay’a verdiği söyleşide bu kavramı bakın nasıl ete kemiğe büründürdü: “Trump’ın defalarca Obama’nın ABD’de doğmadığını söylemesi gibi… Amerikalıların yüzde 30-40’ı hala Obama’nın Amerika’da doğduğundan emin değil.”
Gerçek, gerçekten gerçek mi?
Doğruların, hakikatlerin, olguların önemini yitirdiği bir dönemdeyiz.