Memleketin canına okumak için sanki adı konmamış bir yarışma düzenlenmiş. Bu yarışmada şirketler ve devlet, sanki Açlık Oyunları’nda oynuyormuşcasına acımasız bir rekabette.
Açlık Oyunları’nda amaç, hayatta kalmak için birbirini öldürmek… Ancak 21. yüzyıl başı Türkiye’sinin vahşi kapitalist oyununda tek bir kural var: Daha fazla para kazanmak. Bu uğurda yarışla alakası olmayan halkı ve doğayı sömürmek, ezmek, dışlamak, eziyet etmek ve evet, öldürmek serbest! İnşaattan madenciliğe, kentsel ranttan kültür mirası talanına, megalomanyak projelerden hidroelektrik-nükleer-termik santrallere, bu hukuksuz, vahşi, bilim kurgu filmlerine rahmet okutan yarış uğruna, devlet-şirket ikilisi el ele vermiş neler yapıyor, neler:
İşçilere dışkı atmaktan tutun köylü kadınları, küçücük çocukları tekme tokat dövmeye… Kamusal alanları polis mıntıkasına çevirmekten madencileri yerin altına tıkıp öldürmeye…. ‘Güvenlik’ için orman yakmaktan koca koca dağları kesmeye…
Doymuyorlar, üstelik kazandıkları oranda zulümleri de artıyor. İnsan yaşamı ve doğa yıkımının birbiriyle ne kadar bağlantılı, gezegenin kaynaklarının kısıtlı olduğunu hâlâ kavrayamayanlara bir çift lafım var.
Çevre için radikal önlemler
Bu yılki ‘5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün teması, iklim değişikliği, doğal afet ve deniz suyu yükselmesine karşı son derecede kırılgan konumda olan küçük ada devletleri (Small Island States- SIDs). İş o raddeye geldi ki bu ülkecikler, ya açlık ve susuzluktan kırılacak ya da sular altında kalacak. Biz yakıp yıkmaya, hunharca 19. yüzyıl sömürge devletlerini örnek almaya devam edelim, gezegenin her yerinde radikal önlemler alınıyor:
1- Pasifik’te, yaklaşık 20 bin insanın yaşadığı, 250 adadan oluşan Palau, ticari avlanmaya yüzde 100 yasak getiriyor. Sadece turistik dalış yaparak geçinecek ve kendileri için balık avlayacaklar.
2- Hollandalı Archimedes firması, her yurttaşın kullanabileceği yeni tip küçük bir rüzgar türbini modeli icat etti. Çatısına monte edilen, sessiz çalışan bu mini türbin, yılda 1500 kws enerji üreterek bir evin ortalama enerji ihtiyacının yarısını karşılıyor. Güneş paneliniz de varsa tamamen kendi elektriğinizi karşılayabilir hale geliyorsunuz!
Enerji devrimi: Çin rekora koştu
Elbette bu gibi örnekler, başta ABD, sanayi devlerinin iklim değişikliğine katkısını ve çevre yıkımını durduracak değil. Ancak başta Almanya olmak üzere, AB ülkeleri enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiye geçiş konusunda kararlı. (Hayır, yenilenebilir enerjiden ülkeyi paçavraya çeviren HES’leri değil, rüzgar, dalga ve güneş enerjisini kast ediyoruz.)
Elektrik ihtiyacının yüzde 75’ini nükleer santrallerden elde eden Fransa dahi 20 yıl içinde santrallerin üçte birini kapatmayı planlıyor (The Economist). Başta kendi halkı ve toprakları, gezegeni kömür politikalarıyla en hızlı kirleten Çin bile aldı başını gidiyor: Güneş ve rüzgara tam 54 milyar dolar yatırım yapan Çin, 2013’ün yenilenebilir enerji şampiyonu. Peşi sıra ABD geliyor.
Bir yılda yedi milyon insan hava kirliliğinden öldü
Peki dünyanın en zengin, güçlü devletleri manyak mı? Niye tonlarca parayı bu işlere döküyor? Bu sorunun tek bir cevabı yok… Bilim, her geçen gün iklim değişikliğinin insanlık için ne kadar felaket sonuçlara yol açacağına dair yeni bir kanıt sunuyor. Temiz su, hava ve gıdaya erişimin en temel ihtiyacımız olduğunu tekrarlamaya lüzum var mı?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2012’de dünyada yedi milyon insanın hava kirliliğine bağlı olarak öldüğünü açıkladı. Bu, her sekiz küresel ölümden biri anlamına geliyor. Hava kirliliğinden ölümlerde artış, daha evvelki tahminlerin yaklaşık iki katına denk geliyor.
En kirliler: Soma, Afşin ve Tunçbilek
Hava kirliliğinin başlıca kaynağı nedir dersiniz? Kömürlü termik santraller. Türkiye’de şu anda sayısı 19, fakat acar hükümetimizin acar politikaları sayesinde verilen izinler ve planlananlar 80’i buluyor. Kömür, sadece Soma’da ve başka madenlerdeki iş cinayetleriyle can almakla kalmıyor. Zavallı Soma, şehrin ortasındaki termik santral yüzünden zaten ölüm soluyor!
Devlete bağlı EÜAŞ’ın Afşin-Elbistan, Soma ve Tunçbilek santralleri sadece Türkiye’nin değil, AB ülkelerindeki en çok zehir saçan santralleri. Hesaplamalara göre sadece Soma termik santrali 13 bin 400 yaşam yılı kaybına yol açtı (*). İnsan ömrünü ortalama 10 yıl kısaltan kömürlü santrallerin, kalp-damar ve solunum yolu hastalıkları, astım, kansere yol açtığı tıbbi bir gerçek.
Kömür sigaradan beter!
Greenpeace’in ‘Sessiz Katil’ raporunun toplantısında konuşan kömür ve hava kirliliği uzmanı Lauri Myllyvirta’ya göre, hava kirliliğinin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri, sigaradan fazla! WHO, 2013’te hava kirliliğini kansere yol açan birincil neden olarak ilan etti.
Toplantı için İstanbul’a gelen Myllyvirta, otel penceresinden yaptığı ölçümde bile WHO’nun günlük limitini iki misli aştığını belirtti. İstanbul, endüstri ve yoğun trafik yüzünden hava kirliliği potansiyelini her gün artırıyor.
7 bin 900 erken ölüme neden oldu
Ancak en büyük sorun, kömürden elektrik üretirken açığa çıkan toksik parçacıklara birebir maruz kalmak. Cıva, kükürtdioksit, azot oksit, arsenik, kurşun… Alın size her nefeste ölüm! Saç telinden bile küçük olduğu için gözle görülemeyen bu parçacık maddeler (PM) ölçülebiliyor. Almanya’daki Stuttgart Üniversitesi ‘eco sense web’ adını verdiği modellemeyle bu parçacıkların insan sağlığına zararı hakkında tahminde bulunuyor. (*)
Bu modellemeye göre 2010’da, Türkiye’de halihazırdaki 19 kömürlü santralin yarattığı hava kirliliği, 7 bin 900 erken ölüme yol açtı. Bu, trafik kazalarından ölümün iki katı demek. Tabii yeni kömür santralleri açıldıkça ‘sessiz katil’ can almayı hızlandıracak.
Hesaplara göre 40 yıl içinde toplam kayıp, 1.4 milyon yılı bulacak. Dünya Çevre gününüz kutlu olsun.