Hatta siyaset bilimci Prof. Ümit Cizre’ye göre, bu denklem tersine dönmüş durumda. Daha önceki askeri müdahalelerde, asker var olan asayişsizliği yok etmeyi taahhüt ediyordu. 28 Şubat ‘post-modern’ darbesinden bu yana ise yeni bir gelenek oluştu. Artık asker kendisi ‘asayişsizlik’ oluşturarak darbe tasarlıyor!
Bu da askeri müdahalelerin ve dolayısıyla askerin algısını da değiştirdi. Siyaset bilimci Evren Balta’ya göre, eskiden çalkantılı dönemlerde ‘düzen koruyucu’ işlevi gören asker, bütün sınıfsal çıkarlardan bağımsız ‘kadiri-i mutlak bir güç’ olarak görülüyordu. Bugün ise bu konumunu yitirmiş durumda.
Dahası, geçmişte asker kendi meşruiyetini laik-İslamcı karşıtlığı üzerine inşa ediyordu. Ümit Cizre’nin sözleriyle, ordu ‘resmi ideolojinin bekçisi’ sıfatıyla kendisine negatif bir meşruiyet üretiyordu.
Daha önceki müdahalelerden farklı olarak, 15 Temmuz’da ise ilk kez arka planda bu ikililik yoktu. Hatta aksine, cuntacılar siyasi iktidarla aynı İslami kesimden geliyordu.
Kısacası cuntacıların elinde ilk kez hiçbir gerekçe, bahane yoktu.