Bir ‘darbe girişimi’ oldu. Bana göre ‘girişim’ çok müteşebbis bir kavram olarak yumuşak kalıyor. O yüzden sık sık ‘darbe saldırısı’ dedim. Halka, Meclis’e, Cumhurbaşkanı’nın ikamet ettiği otele, polis merkezine ve başka askerlere ‘saldıran darbeciler’ yüzünden.
Bu ‘darbe saldırısı’ yokmuş, onca insanı katletmemiş, bunun için ‘sivil toplum örgütü’ diye geçmişte iktidar ve başkaları tarafından çok övülmüş bir ‘organizasyon’ planları yapmamış, kimi elemanı bugünler için de yetiştirmemiş, ‘sivil demokrat’ denirken örgütlenmenin ‘silahlı kuvvetler’ine yatırım yapmamış gibi düşünerek yahut düşünmeyerek sadece ‘demokrasi’ tartışamayız…
Ancak, ‘darbeye karşı kurtardığımız şey’ diye övündüğümüz ‘demokrasi’ de hakikaten tam manasıyla varmış gibi de davranamayız, değil mi Kamil?
O vakit soracağımız sorular ve cevapları basit: Darbe? Hayır! Demokrasi? Evet! Hakikaten mi, içten mi, samimi mi, tüm kurallarıyla mı, muhalefete, muhalife, karşı görüşe, eleştiriye, tartışmaya, etkin yaygın ve temsile… Vicdan, inanç, düşünce, ifade, basın, örgütlenme, eleştiri, protesto özgürlüklerine de açık bir demokrasi mi? Sahi, öyle mi? Darbeyi yenen bir halk, neden demokrasiyi bir türlü kazanamıyor!