Semih Özbey, hasta annesini ziyaret için Rize’den Tunceli üzerinden Malatya’ya gitmek isterken, geçen yıl 18 Eylül’de “PKK tarafından kaçırıldı.”
Yani 400 günü aşkın süredir “nerede?”
Yılbaşında bir video kaydında sesi duyuldu, onda da “Yurtta ve dünyada barış temenni ederim” dedi.
Babası bir kez Başbakan’a dahi ayaküstü duyurabildi durumu; İnsan Hakları Derneği’ne, HDP’ye, gidebileceği her yere gitti.
Ama bu gençler, “rehine ya da esir”, örgüt elinde. Ve çoğumuz “onlar nerede” diye sormuyoruz bile. Hazır tabutlar karşısındaki saygımız ve kaygımızdan onlara bir damla bile pek düşmüyor.
Biz sormuyoruz da, acaba devletin umurunda mı?
Açık, kesin darbeciler dışında, emirle “operasyon var” diye kışladan çıkarılmış yahut kışladan dahi çıkmadan oradan gözaltına alınmış onca alttaki asker, askeri öğrenci, kursiyer teğmeni de zaten “içeride” tutan bir devletin bir de 10-15 kayıp askeri mi dert edeceğini sorabilirsiniz tabii!
Hele hele aynı anda her gün birkaç asker cenazesi de kaldırıyorsa, değil mi!
Ama etmeli.
Herkesi, her bir ferdi, her acıyı, her kaybı dert etmeli.